Yazının başlığını görüpte Ulus parkını inceden inceye tanıtacağımı zannetmeyin.
Ne yazık ki bu resimleri çektiğim tarihte (11 haziran 2006)
ben daha yemek blogum Muhterem'le Afiyetle'yi bile açmamıştım.
Bu resimleri, Ulus parkına giden her vatandaş gibi manzaranın güzelliğine dayanamayıp, tepeden manzarayı çekerek elde ettim.
Artık gezi blogum için daha kapsamlı resimler çekiyorum, o gün gezi blogu açmayı düşünmediğim için, kapsamlı resimler çekmemiştim.
Mesela Ulus parkının çay bahçesi, havuzu ve girişinin resmi yok.
11 Haziran 2006 tarihinde kızım OKS sınavına girdi, bizde stresini atsın diye sınav çıkışı Ulus parkına gitmiştik.
Bu resimler o günün hatırası.
Yazının sonunda ki video görüntüsünde kuş seslerini duyabilirsiniz.
Tabi bir de o muazzam merdivenleri çıkan bendenizin hızlı hızlı soluk alıp verişimi duyabilirsiniz 😊
Ulus Parkı denilince akla ilk gelen şey kesinlikle muhteşem Boğaz manzarasıdır.
Park tam tepede, parkın üst tarafındaki girişinde oldukça lüks bir restoran var.
İstanbul 7 tepe derler ya, doğru!
Böyle yerlerden şehre kuş bakışı bakınca İstanbul'un tepeler şehri olduğu daha iyi anlaşılıyor.
Biraz ortamı ve manzarayı seyredip, merdivenlerden aşağıya inmeye başlıyorsunuz.
İnmek bir şey değilde çıkmak çok zor oluyor.
Tam yarı yolda geniş bir alana havuzu ve çay bahçesini-cafeyi yerleştirmişler.
Çay bahçesi-cafe dedim diye ucuz zannetmeyin, fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde.
Tuvalet konusuna hiç girmeyin derim, aşağıda ki çocuk parkında genelde kilitli! duran bir tuvalet var.
Çay bahçesindeki de pek müsait değil (galiba sadece personel için yapılmış) aklınızda bulunsun.
Çocuk parkı, parkın en altında yer alıyor, tabi biz her gidişimizde üst kapıdan girdiğimiz için bize göre en altta yer alıyor.
Önümüzde Kuleli Askeri Lisesi ve Çamlıca, sağ yanımızda boğaz köprüsü, manzara müthiş.
Parkın en büyük avantajı muhteşem manzarası, dezavantajı nedir derseniz lüks yer olduğu için fiyatlar ve bitmek bilmeyen merdivenlerdir derim.
Orta bölümde yer alan cafenin olduğu yerde havuz düzenlemesi var, sanki taş devrindeymiş gibi dizayn edilmiş.
Yıllar içinde sarkıtlar oluşmuş gibi duruyor.
Üsteki resim, boğazın Karadeniz'e doğru olan tarafını gösteriyor.
Biz bu Ulus Parkı'na nasıl gideriz? diye soracak olursanız,
Levent-Etiler tarafından gelip Ortaköy'e inen yolun üzerinde, yanılmıyorsam Adnan Saygun Caddesi üzerinde.
Ayrıca Ortaköy-Etiler hattı üzerinde çalışan otobüsler parkın önünden geçiyormuş.
Biz her seferinde parkın üst kapısından çıktıktan sonra Ortaköy tarafına doğru gidiyoruz.
Portakal yokuşunu inerken karşınıza bu muhteşem, sürpriz manzara çıkıyor.
Köprünün altından geçip Ortaköy'e ulaşıyorsunuz.
Bu da bu yazıda ki resimlerin görüntüsü, resmini çektiğim manzaranın kısa bir videosunu çektim.
Videoda ki kuş seslerine dikkat! Bu soğuk kış günlerinde huzur veriyor.
Yeni bir gezide görüşmek üzere...
|
25 Aralık 2006 Pazartesi
ULUS PARKI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İstanbulu özledimmm :(( Sayenizde hasret giderdim biraz da olsa
YanıtlaSil