İstanbul'un Fethi
Yükleyen muhteremlegeziye
You Tube;
Rumeli Hisarı gezimizin 2. bölümünde bahçede ki top ve güllelerden tutun da Halil paşa kulesinin içine girmeye kadar yine bol bol resim var.
1. bölümde Hisarı tanıttık, bakınız; Rumeli Hisarı
Şimdi kısa bilgilerle eksik kalan konulara değineceğiz.
*1.resimde görünen köprü, Fatih Sultan Mehmet köprüsü.
|
internete girip, araştırma yaptık.
Karşımıza "Rumeli Hisarı Müzesi" çıktı.
Açıkçası hisarın müze olarak geçtiğini bilmiyordum.
Tamam tarihi eser ama müze olduğunun farkında değildik.
"Semtte bize uygun, karşıya geçmemize gerek kalmayacak" diye düşünüp, yola çıktık.
Biz yoldayken yağmur başladı, yine de fikrimizden dönmedik, yola devam ettik.
Rumeli Hisarı'na vardık ama arabayı park edecek hiç bir yer yok,
hisarın tam yanı başında belediyenin park alanı var ama çevre cafe ve restoranlara gelenlerin arabası parkı bırakın, yaya kaldırımlarını bile doldurmuşlar.
Sağolsun eşim "siz gidip, gezin, gerekirse ben arabayla turlayıp, bir yerde durup sizi beklerim" dedi.
Daha sonra eşim arayarak, Baltalimanı kemik hastalıkları hastanesinin önünde bizi beklediğini söyledi.
Hisar'dan hastanenin önüne kadar oldukça uzun bir yol var.
Çok az bir yolda rahat yürüdük, yolun çoğunda kaldırımlar ultra lüks arabalarla işgal edildiği için yol kenarından gitmek zorunda kaldık.
Kaldırımları yayalar değil, lüks arabalar park alanı olarak kullanıyordu😠
|
Araba vapurundan Boğaziçi konulu yazımızın 2. bölümündeyiz. Hava güzelse geminin içinde oturmayı hiç kimse istemez, tabii her gün bu güzergahı gidip gelmekten bıkmış olanlar hariç. Ben ara sıra feribota bindiğim için, iç kısımda hele arabanın içinde oturarak, yolculuk yapmak istemem. Korkuluklara yaslanıp, denizi seyrederek yolculuk yapmayı çok severim. Geminin 4 bir tarafından ayrı bir manzara görünüyor, nereden isterseniz oradan seyredin. Son gidişimizde rüzgara dayanamayan eşim ve kızım, içeriye girip çay içmeyi tercih ettiler. |
Avrupa yakasından Anadolu yakasına yada Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçerken, hep köprüyü mü kullanırsınız? Bir değişiklik yapın ve bir seferde araba vapuruyla yani feribotla karşıya geçin. Denizin ve manzaranın keyfini çıkarın. Hele yaz aylarında püfür püfür esen rüzgarı içinizde hissedin. Biz genelde Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçeceğimiz zaman, Harem'e gelip, vapura biniyoruz ve Sirkeci'ye kadar vapurla karşıya geçiyoruz.
Arabanızı vapura park edin, dışarı çıkıp manzaranın tadını çıkarın. Bırakın feribot sizi karşıya geçirsin. İlla arabanızın olmasına gerek yok, otobüs bileti fiyatına yaya olarak da arabalı vapurdan faydalanabilirsiniz.
Ücretlere gelirsek; Otomobil için; 4 Ytl + Şoför hariç, arabada ki her yolcu için;1.30 Ytl. Yaya olarak binecekseniz; Jeton:1.30 Ytl ,Tam Akbil: 1.25 Ytl, İndirimli Akbil:0.80 Ytl.
Bu resimleri saat 17'den sonra çektim. Güneş ışıkları dalgaların üzerinde harika yansımalar yapıyor.
Sarayburnu karşımızda, İstanbul denilince akla gelen muhteşem siluet, Ayasofya-Topkapı Sarayı-Sultanahmet Camisi.
Bu resimde görünen siluette ise Beyazıt Yangın Kulesi ve
Süleymaniye Camisi var.
Boğaz'da gezi tekneleri, şehir hatları vapurları, balıkçı tekneleri hiç eksik olmaz.
Geminin sağ tarafında durup, manzaraya bakarsanız Boğaz köprüsü-Kız Kulesi-Taksim, Şişli, Levent civarında ki gökdelenleri görürsünüz. Sol tarafa geçtiğiniz zaman yukarıda resimlerini gördüğünüz Sarayburnu taraflarını görürsünüz.
Kız Kulesi, denizin ortasında arz-ı endam ediyor ama Marmaray projesi yüzünden çevresi inşaat alanına dönmüş durumda.
Yavaş yavaş kıyıya yaklaşıyoruz, bizi yaklaşık 400 yıl önce yapılan tarihi Sepetçiler Kasrı karşılıyor.
Biz Avrupa yakasında Sirkeci'ye yaklaşırken, diğer feribotta Anadolu yakasına Harem'e doğru hareket ediyor.
Bu yazının ve resimlerin sonu gelmez, onun için bir sonra ki yazımızda da yine birbirinden güzel boğaz manzaraları yer alacak. Bu yazımızı da videosuz bırakmayalım ama bu video farklı dönemlerde çektiğim kısa video görüntülerinden oluşuyor. Videolarda denizin rengine dikkat edin, masmavi ve parlak olduğu görüntüleri geçen yıl Ağustos ayında çektim. Videonun sesini kapatmadım, müzik eklemedim. Tüm doğallığıyla, denizin dalga sesleri-vapurun motor sesleri- yolcuların sesleri : ) olduğu gibi bu klipte..... Dailymotion; Gemiden Boğaziçi videoları Yükleyen muhteremlegeziye |
Yine, yeni bir Çamlıca Tepesi yazısıyla karşınızdayım.
İlk Çamlıca Tepesi yazımı hatırlıyor musunuz?
Muhterem'le Geziye'nin ilk gezi yazısıydı ve fotoğraf makinemin acemisi olduğum günler olduğu için sadece 1 resim yayınlamıştım.
Tekrar gitmem tam 1 sene sonra oldu ama bu sefer makinenin acemisi olmadığım için çok sayıda resim ve birazda video çektim.
Biz Avrupa yakasında oturuyoruz.
Anadolu yakasına gezmek için nadir geçiyoruz, mutlaka bir vesileyle geçmiş olup, gezi yerlerine gidiyoruz.
15 gün öncede böyle oldu, bir büyüğümüzü ziyaret etmek için Kozyatağı'na karşıya gittik, dönüşte eşim bizi Çamlıca'ya götürdü.
Hafta sonu olduğu için çok kalabalıktı.
Arabayı park edecek yeri bile zor bulduk.
Tabi manzarayı ve ortamı gördükten sonra bütün sıkıntılarınızı unutuyorsunuz.
Tam lale zamanı, her yer cıvıl cıvıl.
Hele manzara muhteşem!
Canlı bir tabloya bakıyormuş gibi oluyorsunuz.
Boğaziçi bütün haşmetiyle gözünüzün önünde kıvrılarak akıyor.
Köprüyü kuşbakışı görebiliyorsunuz.
Anadolu Yakasından Avrupa yakasına bakınca göze ilk çarpanlar
tabii ki gökdelenler oluyor.
Avrupa yakasından bakınca görünenler ise Çamlıca televizyon kulesi ve çok sayıda anten direği oluyor.
Bakınız Ulus Parkı resimleri....
Çamlıca denince akla ilk gelenlerden biriside televizyon kulesi.
Çamlıca Televizyon Kulesi;
166 metre yüksekliğinde olup, 268 m yükseklikteki Büyük Çamlıca Tepesi’nde yer alır.
1972 yılında tamamlanmış ama bazı forumlardan öğrendiğime göre daha bitmemiş, orjinal projede dönen bir lokanta yer alıyormuş.
O yükseklikte, bir de sürekli dönen bir kulede oturup, bir lokma yiyemem herhalde.
Geçen hafta çıkan bir habere göre karasal anten yayınına geçince bu anten direkleri Çamlıca'dan sökülecekmiş ve Çamlıca'nın görüntüsü kurtulacakmış....
Ne diyelim, İnşallah!
Çamlıca'ya geldiniz, manzaraya doydunuz ama temiz havayı görünce karnınız iyice acıktı.
Önce ne yiyeceğinize karar veriyorsunuz ve hepsi birbirinden farklı kulübelerde olan kasaya gidip, yemek ve içmek istediklerinizin parasını peşin ödüyorsunuz.
Dikkat;
Kredi kartı geçmiyor, nakit parayla yiyecek alabiliyorsunuz.
İlk kulübede ki kasada parayı ödediniz, 2. kulübede ki dönerciden dönerinizi yada 3.kulübede ki içecekler veya pastahane bölümünden yiyeceğinizi aldınız.
Bir de çay içeyim derseniz başka bir kulübede ki çayınızı alıyorsunuz.
Sizin anlayacağınız elinizde bir tepsi oradan oraya dolanıp, duruyorsunuz.
Kapalı mekanlar ve restoranda var ama insan kapalı yerde değil açık havada manzaraya karşı bir şeyler yemek istiyor.
Türk sanat müziği ve tasavvuf müziklerinden oluşan sürekli bir müzik yayını var.
Üstte ki resimde bir saat olduğunun farkında mısınız?
Üstelik tıkır tıkır çalışıp, doğru saati gösteriyor.
Aynısından bir tane de Gülhane Parkına yapmışlar.
Gelinler, gelinler o gün 1-2 saat içinde 4 tane gelin gördük.
Akşama kadar Çamlıca'ya herhalde daha çok gelin gelmiştir.
Düğününden-nikahından çıkan soluğu Çamlıca'da alıyor galiba.
Her taraf cıvıl cıvıl, renk renk açmış çiçeklerle dolu.
Nergis çiçekleri.
Lale ve diğer çiçeklerle yelkenli gemi şeklinde bir peyzaj çalışması yapılmış.
Çamlıca'nın hep ön yüzünü gösterecek değiliz ya, burası da arka tarafı.
Ümraniye'den Kartal'a kadar oldukça büyük bir alanı görebiliyorsunuz.
Çamlıca tepesinin yüksekliği, insana İstanbul elinin altındaymış hissini veriyor.
Çamlıca gezimizin resimleri bu kadar değil, diğer resimler ve video görüntüsünü Sayın Ömer Faruk Tekbilek Bey'in "İstanbul" isimli bestesi eşliğinde, video klip olarak hazırladım.
İyi seyirler;
Dailymotion;Çamlıca Tepesi 2007 Yükleyen muhteremlegeziye
You Tube;
Yeni bir gezi de görüşmek üzere......
|