"Sultanahmet'te kar zamanı" isimli yazımızın Gülhane Parkı'nda olan bölümüne bugün devam ediyoruz.
Bu resimlerde 18 Şubat 2008 tarihinde çekildi.
O gün Sultanahmet ve civarında dolaştıktan sonra istikametimizi Gülhane Parkı'na çevirdik.
Parkı bir gün öncede ziyaret etmiştim ama kar henüz bu resimlerde ki gibi yoğun değildi.
Bakınız; İstanbul'a kar yağdı.
Karın beyazlığı ve yoğunluğu parka kartpostal güzelliği vermişti.
Eminim sabahın erken saatlerinde hiç bozulmamış ve çiğnenmemiş kar, ortaya güzel bir görüntü çıkarmıştır.
Biz öğlenden sonra sonra gittiğimiz için çoğu yer ezilmişti ama yinede bembeyaz ve çok güzeldi.
Parkta ki ziyaretçilerin çoğu bu unutulmaz güzellikte ki manzaranın tadını çıkarıp, en güzel kareyi çekmek için uğraşıyorlardı.
Tabi havuz ve üzerinde ki köprüler en rağbet gören yerdi.
Bizde sırayla köprünün üzerinde resim çektirdik : )
Bu iki resim arasında ki farkı bulabilir misiniz?
Gülhane Parkı'nın ön kapısından girip, Sarayburnu kapısına doğru gittiğiniz zaman ağaçların gövdesinde hiç kar görmüyorsunuz.
Arkanıza dönüp baktığınızda kuzeyden esen rüzgarların etkisiyle ağaçların gövdesinin bembeyaz karla kaplandığını görebiliyorsunuz.
Ağaçların karla kaplanmış hali çok güzel olduğu için sık sık arkama dönüp, resim çektim.
Yaz aylarında yemyeşil olan çardaklar, karla kaplandığında apayrı bir güzelliğe bürünmüşlerdi.
Önce ki yazımda bahsettiğim saat iyice kara gömülmüştü.
Gülhane Parkı'nda hayvanat bahçesinin olduğu zamanları bilir misiniz?
Üst resimde ki bina hayvanat bahçesinin olduğu yıllarda su canlılarına ev sahipliği yapıyordu.
Balık akvaryumları ile dolu bir binaydı.
Geçen baharda çiçek satışı işin kullanılmıştı.
Üstteki resmi çektikten sonra ne yazık ki soğuktan fotoğraf makinam arızalandı ve o gün çektiğim son resim bu oldu.
Oysa ben çay bahçesine de çıkıp, hem çevrenin hemde kuş bakışı kar altında ki İstanbul'un resmini çekmek istiyordum, kısmet olmadı.
2 bölümde kullandığım kar resimleri ile çocukluğumun unutulmaz belgeseli "İpek Yolu" müziği eşliğinde bir video klip hazırladım.
Müziği duyunca hatırlayacaksınız ve büyülü bir yolculuğa çıkacaksınız : )
Dailymotion;
Bir önce ki yazım olan "İstanbul'a kar yağdı" başlıklı yazımı bitirirken, Pazar günü yaptığımız geziye doyamadığımızı, Pazartesi günü kızım-yengem ve yeğenlerimle tekrar gittiğimizi yazmıştım.
O günde Sultanahmet-Ayasofya civarında ve Gülhane Parkı'nda dolaştık.
Bugünkü yazım Sultanahmet ve civarını, bir sonra ki yazım ise Gülhane Parkı'nı içeriyor.
Bu bölümde gördüğünüz resimlerin hepsi 18 Şubat 2008 Pazartesi gününe ait.
Pazar günü gördüğümüz kar, pazartesi günü gördüğümüz karın yanında hiç bir şeymiş.
Her taraf bembeyazdı ve bazı yerlerde kar dizimize kadar çıkıyordu.
Biz öğlen 14 gibi gittik ama kar o saate kadar defalarca çiğnendiği halde bembeyazdı.
Kar gibi beyaz deyimini hak edecek kadar beyaz : )
Yerli ve yabancı pek çok turist vardı ve elinde fotoğraf makinası olmayan yoktu.
Karın tadını en çok yabancı turistler çıkardı, sürekli oyunlar oynayıp, yerlerde yuvarlandılar, tabi hiç çekinmeden meşhur çığlıklarını atarak.
Kızım ve yeğenlerim Yunus Emre ve Enes'te kartopu oynayıp, arada bir karların üzerine sırt üstü yattılar.
Böyle zamanlar da çocuk olmak lazım : )
Sultanahmet ve Ayasofya'nın ortasında kalan havuz neredeyse donmuştu.
Üzerine atılan kartopları batmıyordu.
Sultanahmet camisinin önünde oturma bankları vardır.
Yıllardır perişan bir şekilde duran bankları geçen yaz elden geçirdiler.
Üzerinde ki ahşap kaplamaları yenilediler.
Kar o bankların üzerini öyle güzel örtmüştü ki ama çoğunun karını dağıtmışlar.
Fotoğrafını çekmek için el sürülmedik bir bank bulmak için bakındım ama bulamadım.
Bende az hasarlı olanlardan birinin resmini çektim.
Bu tür çekimler için sabahın erken saatlerinde gitmek lazım.
Bu resmi Sultanahmet camisinin avlusundan, giriş kapısı merdivenlerinden çektim.
Karşı da Ayasofya var, dikkatle bakarsanız bahçede sağ tarafta Ay-Yıldız şeklinde ki peysajın karlar altında ki görüntüsünü görebilirsiniz.
Arşivimi kontrol ettiğimde Sultanahmet'e her gittiğimde Ay-Yıldızın resmini çektiğimi farkettim.
4 mevsim oluşturacak şekilde resimlerini bir araya topladım.
Bu resimler de caminin iç avlusundan.
Daha sonra Sultanahmet Camisi'nden çıkıp, Dikilitaş'ların olduğu meydana çıktık.
Hipodrom Meydanı'ndan yürüyerek, Gülhane Parkı'na doğru yol aldık.
Aynı gün çektiğim Gülhane Parkı'nın kartpostal güzelliğinde ki, en karlı görüntülerinden oluşan resimleri görmek için, bakınız; Gülhane Parkı'nda Kar Zamanı
17 Şubat 2008 tarihinde İstanbul'da beklenen kar nihayet yağdı.
Yetkililerin söylediğine göre İstanbul'a böyle bir kar en son 2004 yılında yağmış.
15 tatilde kar yağacak dediklerinde merakla beklemiştim ama yağmamıştı.
Bu sefer beklediğimiz kar gelince, günlerdir planlarını yaptığım Sultanahmet gezimize eşim ve kızımla çıktık.
Sultanahmet ve civarına Gülhane parkına sayısını bilemediğim kadar çok gittim ama hiç kar altında görmemiştim.
Eskiden yere kar düştüğü anda eve kapanır, ayağım kayıp düşeceğim korkusundan hiç bir yere çıkmazdım.
Meğer sorun bende değil giydiğim ayakkabıdaymış, altı kayan ayakkabıyla 1 adım bile atamıyorsunuz.
Artık altı kauçuk ve geniş oluklu kar ayakkabısı-botu giyip, korkmadan dolaşabiliyorum.
Tabi buzlu zeminde kahramanlık yapmanın alemi yok, o zaman yine evdeyim.
Pazar günü Sultanahmet'e gitmeye karar verdiğimizde kendimizi ve arabayı tehlikeye atmamak için toplu taşıma araçlarından tramvayı kullandık.
Sultanahmet durağında inip, gezimize başladık.
Hava puslu ve karanlıktı, rüzgarda oldukça şiddetliydi.
(sanki gezi yazısı değil-hava raporu gibi oldu)
Yazının sonunda ki videoyu izlediğinizde, rüzgarın sesini duyup bana hak vereceksiniz.
Sımsıkı giyinip, atkı-şal-bere ne varsa taktığımız halde yanaklarımız soğuktan kesildi.
Tramvaydan inip, Ayasofya'nın önüne kadar yürüdük.
Ayasofya-Havuz-Sultanahmet arasında dolaşıp resim çektim, caminin avlusuna girip, oradan da Dikilitaş'ların olduğu Hipodrom Meydanına çıktık.
Üstte ki ay yıldızlı peysaj Sultanahmet Camisinin önünde yer alıyor, baharda içinde laleler açmıştı.
Dikilitaş ve Hipodrom Meydanı.
Üstte ki bina harika mimarisiyle "Tapu ve Kadastro İstanbul Bölge Müdürlüğü" binası.
Alman Çeşmesi
Sokakta karşılaştığımız kedi ve güvercinler buldukları yemekleri yemeğe çalışıyorlardı.
Güvercinler bir simit parçası bulmuşlar, hepsi birden simide saldırmayıp, sırayla birer parça ısırıyorlardı.
Gülhane Parkı'da kardan nasibini almıştı.
Ortalıkta bizim gibi meraklı bir kaç kişi dışında hiç kimse yoktu.
Üstte ki resim de bir saat olduğunu farkettiniz mi?
Geçen bahar Gülhane Parkı lalelerle bezendiği zaman bu saatte yapılmıştı.
İlk günler çok güzeldi ama o gün gittiğimiz de durumu içler acısıydı.
Sanırım birisi akrep ve yelkovanın üzerine oturmuş.
Parka girdiğimizde şiddetli bir fırtına başladı, ayakta zor duruyorduk ve yağan kardan göz gözü görmüyordu.
İçimden "biz bugün evi bulamayacağız" diye düşünmeye başladım.
Allah'tan fırtına biz parkın sonuna gelmeden durdu.
Üstte ki kuş yuvasını hatırladınız mı?
Önce ki Gülhane Parkı yazımda yine resmi vardı.
Bütün gün Sultanahmet ve civarında gördüğümüz en güzel kardan adam Gülhane Parkı'nın Sarayburnu kapısına yapılmış olan bu kardan adamdı ama ne yazık ki ertesi gün gittiğimizde tekmelenerek paramparça edildiğini gördük.
Parkın Sarayburnu kapısından çıkıp, Sirkeci'ye doğru yürümeye başladık.
Sol tarafımızda Sirkeci tren istasyonuna giden raylar, sağ tarafımızda Sepetçiler kasrı.
Sirkeci'de ki benzin istasyonuna tam varmıştık ki, inanılmaz bir tipi ve fırtına başladı.
Deniz kıyısı olduğu için rüzgar çok daha şiddetli hissediliyordu.
İleride ki Simit Sarayını gözümüze kestirerek, son bir gayretle kendimizi Sirkeci Simit Sarayına attık.
Şimdi yazıyorken komik geliyor ama tam anlamıyla donmuştuk ve yorulmuştuk, burası bizim için tam sığınılacak liman olmuştu.
Büyük boy bardaklarla sıcak çaylarımızı içip, bir şeyler yedikten ve iyice ısındıktan sonra tekrar yola koyulduk.
Eminönü istasyonuna yürümek gözümüzde büyüdüğü için : ) Sirkeci'de ki duraktan tramvaya bindik.
Ailece çok güzel bir gün geçirdiğimizi düşünüyorum.
O gün bir kaç kere fırtınanın ortasında kalıp, çok üşüyünce "Eyvah! hasta ya olursak, bu gezi burnumuzdan gelirse" diye çok düşündüm ama çok şükür üçümüzde çok iyiyiz : )
Pazar günkü gezi için bir video klip hazırladım.
Bütün resimlerin yanında birde video çekimleri var.
Videoda ki sesleri rüzgarın ve fırtınanın sesini duyabilmeniz için bilerek bıraktım.
Müzik olarak Görevimiz Tehlike'nin Ahmet Koç versiyonunu kullandım.
Sonuçta tehlikeli bir gezi yapmıştık : )
Dailymotion;
İstanbul'a Kar Yağdı Yükleyen muhteremlegeziye You Tube; *Bu gezi o kadar hoşumuza gitti ki,
Pazartesi günü kızım-yengem ve yeğenlerimle tekrar gittik.
Bir gün önce gittiğimiz zaman karlar çiğnenmiş ve çoğu erimişti, yengemlerle gittiğimiz gün karların çokluğu ve bembeyazlığı ile büyülendik.