11 Ağustos 2007 Cumartesi

TATİL ve YOLCULUK

Tatil bitti, artık İstanbul'da evimizdeyiz.
Bizim için tatil demek, yaz aylarında Kastamonu
'ya- Abana'ya-
İnebolu'ya ve Çatalzeytin
'e bağlı olan köyümüze gitmektir.
Bundan şikayetçi miyiz; Hayır!
Mis gibi havası ile ciğerlerimize, muhteşem manzaraları ile gözlerimize,
taptaze meyve ve sebzeleri ile midelerimize bayram yaptırdık
Sıla-i Rahim yaptığımız için akrabalarımızı da görmüş olduk.
Denizse deniz, ormansa orman, manzaraysa manzara bunların hepsini
memleketimde bulabiliyorsam, tatil için uygun bir yerdir.
Biz Ağustos sonu gibi gitmeyi düşünüyorduk ama eşimin işlerinde 10
günlük bir ara oluşunca,
bir daha bu fırsatı bulamayız diyerek apar topar yolcu olduk.
Hep bir koşuşturmaca içindeydik.
Görülecek yerler, ziyaret edilecek akrabalar çok olunca,
İsmail köyünün daha çok resmini görmek isteyen hemşehrilerimin
isteğini yerine getiremedim.
Köyün bu senede resimlerini çektim ama farklı yerlere gidemedim.
İnebolu'ya hiç gidemedik. İnebolu'da ki abimiz Abana'da ki evindeydi onu orada ziyaret ettik.
Abana'da ki kivi bahçesine
çıkmak bu sene kısmet olmadı ama
köyde ki bütün meyvelerin resmini çektim : )



YOLCULUK;
Yolculuk Cumartesi gününe denk geldi, sabaha karşı 3 gibi yola çıktık.
Her şey yolunda güle oynaya Bolu'ya kadar geldik.
Abim de yanımızdaydı, abim "nostalji yapıp, Bolu dağından gidelim" dedi.
Bizde "bize uyar, gidelim" dedik. Dağda bizi yoğun bir sis karşıladı.
Gayet temkinli bir şekilde dağı aştık.
Bolu dağının eski yoğunluğu yok, herhalde daha çok Bolu tüneli tercih ediliyor.

Tam sisi ve dağı atlattık derken, muazzam bir trafiğe takıldık.
Bunca yıldır gidip, geliriz ilk defa böyle bir trafikle karşılaştık.
Cumartesi olduğu için trafik var diye düşündük.
İnsanlar arabalarından inip yol kenarında yürümeye başladılar.
Her kafadan bir ses çıkıyordu, en kötü ihtimal büyük bir kaza olduğu üzerineydi.
Merak edip, ileriye bakmaya gidenler yolun ucu bitmediği için geri döndüler.
3 kilometreye yakın bir kuyrukta neredeyse 2.5-3 saat geçirdikten sonra sorunun gişelerin OGS için ayrılan bölümüne giden yolun OGS'si olmayan arabalarla dolması ve OGS'yi görünce yan tarafa geçmek için manevra yapmaları yüzünden olduğunu gördük.
Bizim OGS'miz olduğu halde gişelerde o kuyruğun bitmesini, önümüzde ki araçların kendi şeritlerine dönmesini bekledik.

LÜTFEN;
OGS'niz yoksa paralı köprü ve yolların gişelerine yaklaşırken sol şeridi değil diğer şeridi kullanın "Trafik işaret ve işaretçilerine uyun"


Cumhuriyet meydanı
Öğlen 13.30 'da Kastamonu'ya vardık.
Hemen Şerife Bacı anıtının ve Valilik binasının bulunduğu alanda
resimler çektim, biraz dinlendik.
Eşimin yeğeni ile görüştük, tekrar yola çıktık.
Biz memlekete gideceğimiz zaman bizi en çok Kastamonu'dan sonra
gideceğimiz yol korkutur.
Artık iyice yorulmuşsunuzdur ve keskin virajlı, bir tarafı uçurum olan yollarda yola devam edeceksinizdir.




Yaralıgöz dağının altında ki mesire yerinde biraz dinlenmeye karar verdik.
Pek çok insanın dinlenmek için tercih ettiğini ama çöpleri konusunda pek hassas davranmadığını gördük.
Geçenlerde 
gazetelerde"Ağrı dağının zirvesinde çöp zirvesi" konulu bir yazı çıktı.
Ağrı dağının zirvesine giden yollar bile çöp doluymuş.
Tatilden önce oğlum ve kızımla gittiğimiz Boğaz turunda Yoros Kalesi'ne çıktık,
inanın kalenin içi ve çevresi de içler acısı çöp birikintileriyle doluydu.
Yani bu sorun ne Kastamonu'nun ne Ağrı'nın ne de başka yerlerin sorunu.
Bu sorun insanlarımızın sorumsuzluğundan kaynaklanıyor,
çöpünü giderken yanına almak niçin bu kadar zor geliyor anlamıyorum.
Bu vatan bizim derken onu her açıdan sahiplenmeye ne dersiniz?





Üstteki resim; Abana Deniz Feneri ve Limanı 
Akşam 16.30 gibi Abana'ya vardık.
Abana şenliklerinin 2. günüydü ama akşam yorgunluktan gözüm hiç bir şeyi görmedi.
O akşam çarşıya da, şenliğe de gitmedim.




Ertesi gün şenliğin 3. günüydü bizde şöyle bir dolaşalım dedik ve
niyet çeken tavşan ve yavrusunu gördük, çok tatlıydılar.
Bu sene şenlikler sanatçı açısından sönüktü,
havai fişek gösterileri de olmasa iyice sönük kalacaktı.
El sanatları çarşısı ve diğer hediyelik eşyalar çok güzeldi.



Köyümüze sık sık gittik, neredeyse 10 günlük tatilin 5 günü köyde geçti. 
Bildiğim yerler dışında fazla bir yere gidemedim.
Eşimin abisinin ve ablasının bahçelerinde dolaştık.
Bahçelerden bol bol meyve ve sebze resimleri çektim.
Issız, fazla keşfedilmemiş yerlerden bol bol böğürtlen toplayıp, yedik.

Bakınız; Muhterem'le Geziye - Çatalzeytin-İsmail Köyü


Abana-köy derken 10 gün doldu ve dönüş yolculuğuna çıktık.
Yolda eşimden Abant'a gidelim önerisi geldi, kaçırır mıyız tabi ki kabul ettik.
Bu bizim için 20 km. gidiş-20 km. dönüş-hemen hemen 10 km. gölün etrafı derken 50 km'ye yakın fazla yol ve 2-3 saatlik yolculuk süresinin uzaması demekti ama her şeye değdi.
Abant genelde kış görüntüleriyle hatırlanır ama yaz aylarında da ayrı güzelmiş.

Gölün üzerinde ki nilüferler ve ortam harikaydı.
Bakınız; Muhterem'le Geziye-Abant

2 saat kadar Abant'ta gezdik, yemek yedik, saat 15'te tekrar yola çıktık.


Bu sefer Bolu Tünelinden gitmeye karar verdik.
Bolu Tüneli çok haşmetli ve güzel bir yer olmuş.
Allah herkese kazasız-belasız-hayırlı yolculuklar nasip etsin İnşallah.




İstanbul'a saat 18 gibi girdik ama Gebze'de ki yol yapım çalışmaları ve
trafik bizi iyice bunalttı.
Köprüye doğru yol almış giderken, üzerimizden yangın söndürme uçakları geçiyordu meğer o gün Kavacık-Çavuşbaşı ve Pendik'te orman yangınları çıkmış, onları söndürmek için uğraşıyorlarmış.

Bu yazı her öğrenim döneminde öğretmenlerin 1. gün ders olarak verdiği "tatilde neler yaptım" konulu kompozisyona benzedi : )
Ayrıntılı resim ve yazıları daha sonra yayınlayacağım.

Yeni bir gezide görüşmek üzere....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için;
Google hesabınız yoksa "Anonim" bölümünü işaretleyerek
yorumunuzu yazabilirsiniz.