YENİ VALİDE CAMİİ; Gülnûş Emetullah Valide Sultan Câmii (Yeni Cami), Üsküdar’ın beş selâtin camiinden biridir. Diğerleri Valide-i Atîk Câmii, Mihrimâh Sultan Câmii (İskele Câmi), Hâmid-i Evvel Câmii (Beylerbeyi Câmi) ve Selimiye Câmiidir. Üsküdar’ı süsleyen bu zarif ve muhteşem eser, Sultan III. Ahmet’in annesi Gülnûş Valide Sultan tarafından 1708-1711 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Mimarı Lâle Devri baş mimarı Kayserili Mehmet Ağa’dır.
Fındıklı Mehmet Ağa Nusretname isimli eserinde caminin temel atma ve yapılma günlerini şöyle anlatıyor:
Padişahın annesi Gülnûş Valide Sultan, Üsküdar’da iskele yakınında, Zincirlikuyu alanında bir cami yaptırmak kararına varmıştı. Bunun için temel açılmış ve inşaat malzemesi de hazırlanmış bulunuyordu. Bu münasebetle Şabanın 23. Çarşamba günü (7 Kasım 1708), padişahın emri üzerine vezirler, şeyhler, ulema ve ileri gelenler toplu olarak inşaat sahasına gelmişler, Sultan Bayezid şeyhi Yenibahçeli Ahmet Efendi’nin duasından sonra, Üsküdar Kadısı Mehmet Efendi temele ilk harcı koymuştu. Temel atma töreninden sonra davetliler topluca Ayazma Sarayı’na giderek Valide Sultan’ın hazırlattığı yemekte bulunduktan sonra dağıldılar.
Aynı yazar, camiin açılış merasimi için şunları yazmaktadır:
Valide Sultan’ın iki buçuk yıldan beri, Üsküdar’da inşa ettirmekte olduğu cami tamamlanmıştı. Bu münasebetle ayın 15. Perşembe günü (15 Muharrem / 4 Mart 1711), padişahla Valide Sultan Üsküdar’a geçtiler ve camiye yakın eski Bostancıbaşı Mustafa Ağa’nın evine indiler. Cuma günü vezirler, ulema ve şeyh efendiler, ocak ağaları davet edilerek Ayazma Bahçesi’nde kendilerine bir yemek verildikten sonra camiye gidildi. Kalabalık bir cemaatle Cuma namazı kılındı, bütün ileri gelenler camiin köşkünde huzura çağrıldılar. Önce Şeyhülislâm Seyyid Ali Efendi, ondan sonra Sadrazam Mehmet Paşa, ikinci vezir Fazıl Ali Paşa, üçüncü vezir Nişancı Süleyman Paşa, Kazasker Efendiler, Darü’s-saâde ağası Süleyman Ağa, Valide Sultan Baş Ağası hepsi kürkler giydiler. Valide Sultan kethüdası Kürt Mehmet Efendi’de de ayrıca hizmetinden ötürü samur bir kürk giydirildi, on kese para armağan edildi. Onun kethüdası olup bu inşaata bina eminliği yapan Abdülvahap Ağa’da da bir kürkle beş kese akçe ve kapı ortası sandığından 150 akçe emeklilik ulûfesi tanındı ve ayrıca ileri gelen memurlara da bu münasebetle kaftanlar giydirildi. Camiin suları Büyük Çamlıca yöresinde açılmış bulunan harklardan getirilmişti. Ancak, bunların geçtiği yerler kıraç topraklar olduğundan su geçtiği yol boyunca azalmakta ve camiin ihtiyacını karşılayamamaktaydı. Bunun üzerine Padişah müsaâdesiyle Gafûrî Tekkesi’nin suyu, ana boruya aktarıldı ve böylece hem cami, hem de Üsküdar semtini bol suya kavuşturacak yerinde bir tedbir alınmış oldu. Camiin inşa masrafları hesap edilerek bu eser için 1200 kese sarf edilmiş olduğu anlaşıldı. Ertesi gün Valide Sultan, Harem-i Hümâyunla camiyi ziyarete geldi, burada nafile namazı kılıp uzunca bir duada bulunduktan sonra, İstanbul’a döndü.
Üsküdar çarşısı içinde devrinin en güzel eserlerinden biri olan Yeni Valide Camii, Hakimiyet-i Milliye Caddesi, Balaban Caddesi ve İmam Nasır Sokağı ile çevrili geniş bir alanı kaplar.
Cami avlusuna bu yollara açılan beş kapıdan girilir.
Hakimiyet-i Milliye Caddesi’ne açılan kapı, çarşı tarafında bulunduğundan Çarşı Kapısı eski Bit Pazarı kapısının karşısında bulunan ikinci kapı, Bat Pazarı Kapısı veya Sebil yahut Hünkâr Kapısı isimleriyle anılırdı. Üçüncü kapı, Arasta Çarşısı’na açıldığından Arasta veya Bedesten Kapısı Balaban Caddesi tarafındaki dördüncü kapı, Balaban Kapısı, Cümle Kapısı, İmaret Kapısı veya Mektep Kapısı adlarıyla bilinirdi. Beşinci kapı ise, Uncular Kapısı, Değirmen Kapısı, Mescit Kapısı, İmam Kapısı isimleriyle meşhurdu. Bu yöndeki kapılar isimlerini, burada bulunan ve yakın zamana kadar duran bir değirmenin taşlarından, Geredeli Mescidi’nden ve İmam Nasır’ın yaptırmış olduğu bir çeşmeden almıştı.
Külliye, cami, hünkâr mahfili, çeşme, sebil, türbe, muvakkithane, mektep, imaret, şadırvan, havuz, su deposu, çarşı, bedesten ve meşruta evlerinden oluşuyordu. Edirne bostancıbaşısına yazılan hükümde Valide Sultan’nın Üsküdar’daki cami için gerekli mermerin Marmara adasından getirilmesi gerektiği ancak burada çıkarılacak yeterli miktardaki mermerin zamanında yetişmesinin mümkün olmadığı dolayısı ile Edirne havalisinde Dimetoka ve Çirmen kazalarından toplanacak kırk taşçı ustasının Rodosçuk İskelesi’nden Marmara adasına yardıma gitmeleri gereği bildirilmişti.
Balaban Caddesi’ne açılan sebil kapısının karşısında, üç ahşap ve bir mermer sütunun taşıdığı, ahşap hünkâr mahfili bulunmaktadır. Çok harap durumda olan bu yapı, 1976 tarihinde tamir edilmiştir. Ahşap bir merdivenle üst kata çıkılır. Burada iki oda ve bir tuvalet vardır. Bu bölümden cami sahnının sol tarafında bulunan kafesli hünkâr mahfiline geçilir. Kapısının üzerinde bir âyet yazılmıştır. Hünkâr mahfilinin pencereleri vitraylıdır. Burada ayrıca bir mihrap bulunmaktadır.
Çarşı kapısından camiin dış avlusuna girdiğimizde karşımıza kirpi saçaklı, tonoz çatılı büyük bir su deposu gelir. Burada Valide Bağı’ndan gelen su depolanmaktadır. Kesme taş ve tuğla hatıllı olarak yapılmıştır.
Yine mektep altındaki kemerin solunda 34 musluklu abdest yeri vardır. Dokuz ahşap sütunun taşıdığı üzeri kiremit örtülü ahşap bir gölgeliği bulunmaktadır. Arasta çarşısına açılan kapının sol tarafında ise Mehmet Ağa’nın 1282 (1865-1866) tarihinde yaptırmış olduğu büyük mermer bir tekne vardır. Bu abdest mahallinin arkasında ve Balaban Caddesi üzerinde, İmaretin karşısında camiye Arasta Çarşısı ile beraber akar olarak yapılmış, tonoz çatılı yedi dükkan bulunmaktadır. Balaban kapısı karşısında, 1194 (1780) tarihli Sineperver Valide Sultan Çeşmesi vardır.
Türbe ile çarşı kapısı arasında, camiin haziresi yer almaktadır. Bunun sağ tarafında ise muvakkithane binası vardır. Üç yüzlü ve üç pencereli olup küçük bir yapıdır. Ahşap çatısı kiremit örtülüdür. Burada namaz vakitleri tayin olunurdu. Bunun için içeride saat gibi aletler bulunurdu. Üsküdar’ın bir çok camileri namaz vakitlerini buradan öğrenirdi. Mermer şöveli, kemerli kapısı üzerine iki satır halinde bir âyet-i kerime yazılmıştır.
CAMİNİN BÂNİSİ GÜLNÛŞ VALİDE SULTAN (1642-1715)
IV. Mehmet’in Başhasekisi ve Sultan II. Mustafa ile Sultan III. Ahmet’in annesidir. Sultan Mustafa’yı 5 Haziran 1664’de Edirne Sarayı’nda, Sultan Ahmet’i ise 30/31 Aralık 1673 gecesi Topkapı Sarayı’nda dünyaya getirmiştir. Oğlu, II. Mustafa’nın 6 Şubat 1695 tarihinde tahta çıkması üzerine Valide Sultan olmuştur.
IV. Mehmed ile onun sık sık gittiği ve uzun süre kaldığı şehirlere birlikte giden Gülnûş Sultan, ilk gezisini oğlu Mustafa bir yaşındayken gümüş bir araba içinde İstanbul’dan Edirne’ye, oradan da Dimetoka’ya yapmıştır. Ayrıca Filibe, Karinâbâd, Yanbolu şehirlerini, Bulgaristan’nın iç bölgelerini ve Makedonya’yı da dolaşarak, Selanik’te de uzun süreler kalmıştır.
Valide Sultanların en mutlusu olarak nitelendirilen Gülnûş’un bu mutluluğu, 1687/1688’de Viyana bozgunu neticesinde IV. Mehmed’in tahttan indirilmesiyle son bulmuştur. Bu olay, Valide Sultan’ın Topkapı Sarayı’ndan alınarak Beyazıt’taki eski saraya götürülmesine sebep olmuştur.
Oğlu II. Mustafa’nın 1695’te tahta çıkmasıyla zor günleri sona eren Gülnûş, Valide Sultan olarak tekrar eski saltanatına kavuşmuştur. II. Mustafa devrinde sekiz yıl süren Valide sultanlığı, II. Mustafa’nın ölümünden sonra yerine geçen oğlu III. Ahmet zamanında da devam etmiştir.
Hayatının en mesut günlerini III. Ahmet’in saltanatının ilk devirlerinde yaşayan ve Osmanlı Tarihi’nde pek az kadına nasip olan yirmi yıl süren Valide sultanlığı, 7 Zilkaâde 1127 Pazartesi günü (4 Kasım 1715) oğlu ile beraber gittiği Edirne’de vefatıyla son bulmuştur.
Cenazesi Salı günü büyük bir katılımla gerçekleşen törende Darüs-saadet’e Alay Köşkü’nden kaldırılarak bir arabaya konup, vasiyeti üzerine Üsküdar’daki türbesine defin edilmek için yola çıkarılmıştır. Çarşamba günü İstanbul Kaymakamı tarafından Davut Paşa Sarayı’nda karşılanan cenaze, Perşembe günü saraydan alınarak Yalı Köşkü’ne, oradan da Padişahın emri üzerine saltanat kayığıyla Üsküdar’a getirilip, türbesine defnedilmiştir.
Gülnûş Valide Sultan’ın Yeni Valide Külliyesi’nden başka çeşitli hayır eserleri daha vardır ki bunlar şunlardır:
1) Mekke’de, Haseki İmareti ve müştemilâtı, (Başkadınlığı zamanında yapılmıştır.)
2) Galata Perşembe Pazarında, Osmanlı Bankası arkasındaki Yeni Cami. (1958’deki imar hareketi sırasında lüzumsuz yere yıktırılmıştır)
3) Arap Camii avlusundaki şadırvan
4) Hac yolunda çeşmeler, köprüler ve selsebiller.
5) Yeni Valide Mektebi (Tunusbağı Sıbyan Mektebi)
Mektep, Tunusbağı otobüs durağının civarında ve Tunusbağı Caddesi ile Ethem Paşa Sokağı’nın birleştiği yerde tarihi Tunusbağı Çeşmesi’nin yan tarafında idi. Tam karşısında, sonradan Maarif Müdürlüğü olmuş üç katlı, ahşap, Tunusbağı Mahalle Mektebi bulunuyordu.
Gülnuş Emetullah Valide Sultan tarafından yaptırılan bu mektep, Yeni Valide Camii Külliyesinin yapımı sırasında inşa edilmiş olmalıdır. 1932 tarihinde harap olduğu gerekçesiyle yıktırılan mektebin yeri hâlen arsa halindedir.
Camiin iki yanında bulunan ve tamamen muntazam kesme taştan yapılan zarif minareleri ikişer şerefelidir. Mermer şebeke korkuluklu ve istalaktitlidir. Ellialtı metre yüksekliğinde olan minarelerin külahları kurşun kaplı olup üzerlerinde alemleri vardır.
Mabet oldukça büyük bir avlunun ortasındadır. Düz bir sahada ve sel yataklarının ortasında yaptırıldığı için su basmaz merdivenlerle çıkılmaktadır. İç avlu veya şadırvan avlusunun iki yanlarında ve bir de cümle kapısı tarafında olmak üzere üç kapısı vardır. Üzerlerinde Hazarfen Mehmet Efendi’nin hattı ile yazılmış âyetler bulunmaktadır. Sol tarafındaki kap üzerinde imzası vardır.
Şadırvan avlusunun her cephesinde alt üst altışar pencere olmak üzere 36 penceresi vardır. Bunlar klâsik demir parmaklıklı ve içten tahta kapaklıdır. Avlunun zemini mermer kaplıdır. Üç tarafı, 14 mermer sütunun taşıdığı 17 kubbeli bir revak ile çevrilmiştir.
Avlunun zemini mermer kaplıdır. Üç tarafı, 14 mermer sütunun taşıdığı 17 kubbeli bir revak ile çevrilmiştir. Orta yerde zarif bir şadırvan yer almıştır.Devrinin en güzel eserlerinden biri olan bu şadırvan tamamen mermerden sekiz yüzlü olarak yapılmıştır. Her yüzün köşelerinde mermer sütunlar vardır. Bu sütunların arasına nefis pirinç şebekeler yerleştirilmiştir. Ayrıca sütunları birbirine bağlayan kemer altına, mermer oyma şebekeler konmuştur. Şadırvanın dört yüzünde, kuşların su içmesi için küçük mermer yalaklar bulunmaktadır.
Şadırvan içindeki bir maksem, suyun akışını tanzim etmektedir.
Cami, büyük bir kubbe ile örtülüdür. Yanlarda dört yarım kubbe ana kubbeyi desteklemektedir. Merkezi kubbe, dört fil ayağına istinat eden dört kemerle ve yanlardaki dört yarım kubbenin teşkil ettiği sekiz köşe üzerine oturtulmuştur. Mabet sahnı esasta kare plânlıdır.
Kubbe kasnağının dış kenarına, üzerleri kurşun kaplı ve alemli sekiz ağırlık kulesi yapılmıştır. Kubbe kasnağında 24 pencere vardır.
Camiin iki yanında kıblesine kadar uzanan mahfiller, altışar mermer sütun üzerine oturtulmuştur. Üzerleri kubbeli olan yan mahfillerin, şebeke kenarlı korkulukları vardır. Sütun başlıkları istalaktitlidir.Camiinin süslenmesinde çini ve mermer kullanılmıştır. Açık yeşil zemin üzerine koyu mavi göbekli çiniler, Tekfur Sarayı’nda yapılmıştır.
Mermer mihrap ve minber, Türk taş işçiliğinin güzel örneklerindendir. Bilhassa mihrap üstüne işlenen şekiller dikkat çekicidir. Çiniler yalnız mihrabın iki yanında kullanılmıştır.
Yeni Valide Camii Çinileri
Caminin çinileri sadece mihrap iki yanından başlayarak üst tarafındaki alınlığın etrafını sararak noktalanır. Yapıda karo ve bordür olarak iki tür çini kullanılmıştır. Tekfur Sarayı ürünü çiniler, sıratlı tekniğindedir.
Mihrap üstünde 40 adet ulama çini bulunur.
Mihrabın sol yanındaki 13. ve 14. çinileri bozulmuştur. Zeminden 5 adet ulama çini sonradan monte edilmiş. Bunlar çalınan karolar olabilir. Çinilerin yüzeyinde sır döküntüleri var, boyanarak fark edilmeyecek hale getirilmiştir.
Cami çinilerinin dışında mihrabın solunda asılı olan Kabe örtüsü kesilerek çalınmıştır. Çinilerin çalınması ile ilgili haber Antik Dekor Dergisi’nin 1998 yılı 49. sayısında “Üsküdar Yeni Valide Camii’nden çini levhalar çalındı” başlığı ile haber yapılmıştır. Üsküdar’da Gülfem Hatun Mahallesi’nde bulunan Yeni Valide Camii’nden 3 adet çini 5 Ağustos 1998 tarihinde çalınmıştır. Zemini cam göbeği, üzeri lacivert ve cam göbeği renginde hatayi çiçek desenli İznik çini 25 x 25 boyutlarındaydı, şeklinde dergide yer almıştır.
Not; Caminin içinde kimse rahatsız olmasın diye flaşsız 6-7 adet resim çekmiştim ki hanımlar mahfilinin duvarındaki "resim çekmek yasaktır" yazısını gördüm. Bu yazıyı ilk girdiğimde görseydim, kesinlikle resim çekmezdim. Yazıyı okuduktan sonra caminin içinde hiç resim çekmedim.Camiin yüksek cümle kapısı, mermer taş işçiliğinin görkemli bir örneğidir. Önünde, dört mermer sütunun taşıdığı beş kubbeli bir revak bulunmaktadır. Orta ve iki yanlardaki beşik kubbeli olup sütun başlıkları istalaktitlidir. Son cemaat yerinde istalaktitli iki mihrap, alt ve üstte dörder pencere ve iki yanda minare kapıları bulunmaktadır. Ayrıca burada kesme taş konsollar üzerine oturtulmuş, mermer şebeke korkuluklu bir mükebbire vardır. Kubbe içleri kalem işi nakışlarla bezenmiştir. Kapının sağ tarafındaki bir kitâbe caminin, Vakıflar Müdürlüğü tarafından 1940’da tamir ettirildiğini yazmaktadır.
Camiin bu cümle kapısından başka iki yan kapısı daha vardır ve su basmaz merdivenleri ile çıkılır. Kapı taklarına âyetler yazılmıştır.
Yine mektep altındaki kemerin solunda 34 musluklu abdest yeri vardır. Dokuz ahşap sütunun taşıdığı üzeri kiremit örtülü ahşap bir gölgeliği bulunmaktadır. Arasta çarşısına açılan kapının sol tarafında ise Mehmet Ağa’nın 1282 (1865-1866) tarihinde yaptırmış olduğu büyük mermer bir tekne vardır. Bu abdest mahallinin arkasında ve Balaban Caddesi üzerinde, İmaretin karşısında camiye Arasta Çarşısı ile beraber akar olarak yapılmış, tonoz çatılı yedi dükkan bulunmaktadır. Balaban kapısı karşısında, 1194 (1780) tarihli Sineperver Valide Sultan Çeşmesi vardır.
Camiin duvarlarına dört kuş evi yapılmıştır. Özellikle musalla taşı tarafına bakan, cami cephesinin sağ tarafında ve üstteki konsollar üzerine dışa taşmalı olarak yapılmış, üç kubbeli ve iki minareli zarif ve güzel bir kuş evi Türk taş işçiliğinin bir şaheseridir.
Diğer üçü ise, şadırvan avlusunun, Balaban veya Mektep kapısına bakan duvarındadır. Sağ tarafta ve üstteki oldukça basit olup onun altındaki sadece iki gözden ibarettir. Sol taraftaki ise birincisinin bir benzeridir. Bu iki eserin bir benzeri dahi İstanbul’da mevcut değildir.
Her canlı için camii avlusundan daha huzurlu ve güvenli bir yer var mı acaba? İyi seyirler;
Tek kelimeyle fevkalâde, Allah razı olsun .
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, bu güzel yorumla beni sevindirdiğiniz için sizden de Allah razı olsun.
Sil