Evlilik yıl dönümümüzün olduğu 9 Ocak günü, eşim "Levent'te biraz işim var,
beraber gidelim dolaşmış oluruz" dedi.
Tabii ki ben bu fikre bayıldım, ilk işim fotoğraf makinemi çantama yerleştirmek oldu.
Levent'te işimiz çabuk bitti, havada güzel olduğu için eve gitmek istemedik.
Eve gideceğimize yüreğimizin götürdüğü yere gittik ve kendimizi Rumelikavağı'nda bulduk.
Semte girer girmez balık lokantalarının elemanları arabanın önüne atlayıp, müşteri kapmaya çalışıyor.
Sağolsun eşim balık yiyemediğimi bildiği için balık lokantasına gitmedik.
Levent'ten yola çıktık ve İstinye'den itibaren sahilden gittik.
İlk resimleri Kalender'den çektim.
Hava açık ve güneşli olduğu için resimler pırıl pırıl çıktı.
Saat ilerleyipte birde sis çıkınca sonda ki resimler puslu çıktı.
İstanbul'da Boğaziçi'nde dolaşıpta,
Orhan Veli Kanık anılmadan geçilir mi ?
Geçilmez.
İşte Orhan Veli Kanık'ın yazdığı,
Şekip Ayhan Özışık'ın Hicaz makamında bestelediği harika dizeler;
İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir garip Orhan Veli'yim Veli'nin oğluyum Tarifsiz kederler içindeyim Urumeli Hisarı'na oturmuşum Oturmuşta bir türkü tutturmuşum İstanbul'un mermer taşları Başıma da konuyor martı kuşları Gözlerimden boşanır hicran yaşları Edalım... Senin yüzünden bu halim. İstanbul'un orta yeri sinema Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama El konuşurmuş, görüşürmüş bana ne Sevdalım... Boynuna vebalim İstanbul da, Boğaziçi’ndeyim Bir garip Orhan Veliyim
Yazan:Ümit Yaşar Oğuzcan
İstanbul Evin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada İstanbul. Ümit Yaşar Oğuzcan'ın İstanbul şiiri tam yerini buldu.
Hey gidi Tarabya Oteli hey!
Nerede o güzelim endamın, nerede eski Türk filmlerinde ki ihtişamlı duruşun.
Siz bakmayın resimde güzel göründüğüne, yakınına gittiğinizde tadilata girip her tarafı kırıldığı için, tam bir harabeyle karşılaşıyorsunuz.
Neredeyse binanın sadece iskeleti kalmış, anlaşılan tam bir tadilat ve restorasyondan geçecek.
Tarabya Otelini de geçtikten sonra yavaş yavaş ortalık ıssızlaşma ya başlıyor.
Karşıda ki bölge askeri bölge olduğu için, yapılaşma yok!
İyi ki de Askeri bölgeymiş, yoksa şimdiye kadar çoktan binalar dikilip, betonlaşmıştı.
Kıyı boyunca ilerledikçe İstanbul'da olduğunuza inanamıyorsunuz.
Ortalık ıssız ve sakin.
Tabi bu yazdıklarım kış aylarında ve hafta içi geçerli.
Yaz aylarında,hele hafta sonu trafikte bile ilerlemenizin imkanı yok.
Bu resmin çekildiği civarda Telli Baba Türbesi var.
İstanbul'da ki gelinlerin düğün günü gitmeden duramadıkları
meşhur Telli Baba Türbesi.
Türbe hakkında Sarıyer Belediyesinin sitesinde çok ilginç bilgiler var.
İlçede Telli Tabyanın üst tarafından yola yakın yerde
Telli Baba adıyla anılan bir yatır ve türbesi vardır.
Buradaki mezar yıllarca önce Hacı Nimet Abla
(Özden, piyango bileti bayii) tarafından onarılarak türbe haline getirildi.
Aslında mezarda;
Türk balıkçıya âşık olan bir Rum rahibe kızın bulunduğu
öteden beri söylencesi yaygındır.
Rahibe kız Rumelikavağı'ndaki manastırdan deniz yolu ile kaçarken,
kayığının batması üzerine boğularak ölmüş,
cesedi bu mevkide kıyıya vurmuş ve bulunduğu yerin
az yukarısında gömülmüş, mezarı üzerine de gelin teli konulmuş!
Fakat zamanla söylenceler değişikliğe uğramış ve
"Telli Gelin" "Telli Baba" olup çıkmış!
Bir başka iddia ise Telli Tabya'da bekçilik yapan bir ermişin
ölmesi üzerine buraya gömülmüş olması nedeniyle "Telli Baba" denildiğidir.
Ve Rumeli Kavağına giriş yapıyoruz.
Yaz aylarında Boğaz turuna katıldığımızda denizden gittiğimiz gürezgahı,
bu sefer karadan ve Avrupa yakasından gitmiş olduk.
Rumeli kavağı vapur iskelesi ;
Şehir hatları işletmesinin Avrupa yakasındaki son iskelesi.
Rumelikavağı'nda ki resimler hep deniz kıyısından oldu.
Deniz varken insanın gözü başka bir şeyi görmüyor.
Rumelikavağı'nın nerde olduğu ile ilgili küçük bir kaç bilgi;
Rumelikavağı,İstanbul Boğazı'nın en kuzeyinde,
Sarıyer ilçesine bağlı,balığı,midyesi ve inciri ile meşhur bir semttir.
Sahilde, Rumelifeneri ve Sarıyer arasında kalır.
Karşıda gördüğünüz yer, Anadolu Kavağı.
Boğaz turuna çıktığınız zaman vapurun en son durduğu ve mola verdiği yer.
Tepede görünen kalenin ismi Yoros Kalesi.
Yoros Kalesi,1190 yılında Cenevizli'ler tarafından yapılmış, daha sonra Bizans ve Osmanlıların eline geçmiş.
Sahilden Yoros Kalesine çıkmak mümkünmüş ama en az yarım saat yokuş yukarıya yürümeniz gerekiyormuş.
Çıktığınızda sizi bekleyen manzara buna değiyormuş.
Yoros Kalesinden Karadeniz'den Boğaza giriş yapan gemileri seyrede biliyormuşsunuz.
Güncelleme;
Ben bu yazıyı yazdığımda henüz Yoros Kalesine gitmemiştim.
Daha sonra Yoros Kalesine gittim, bol resimli bir yazı hazırladım.
Yoros Kalesine ait gezi yazısı ve resimlerim 👉BURADA
Burasıda Boğazın Karadeniz'e açıldığı yer, sık sık geçen gemileri sahilden izleyebilirsiniz.
RUMELİKAVAĞI'NA NASIL GİDİLİR?
Boğaziçi'nin kuzey ucundaki bu köye ulaşmak için; İETT'nin 4.Levend Metro aktarma istasyonundan her
30-40 dakikada bir kalkan "25A" hat numaralı "4.Levend-Rumelikavağı"
otobüslerine binilebilir
(seferler, gün boyunca karşılıklı olarak 27'şer defa gerçekleştirilir).
Şehirhatlarının 18:20'de Eminönü "1" numaralı Boğaz iskelesinden yapılan
"Eminönü-Boğaziçi-Sarıyer-Rumelikavağı-Anadolukavağı" seferi ile
ulaşılabilinir (Rumelikavağı'na; 19.55'de ulaşır).
Şehirhatlarının gün içinde 10:35 ve 13:35'de gerçekleştirdiği ve
Eminönü "1" numaralı Boğaz iskelesinden yapılan
"Eminönü-Beşiktaş-Boğaziçi-Sarıyer-Rumelikavağı-Anadolukavağı"
ÖZEL GEZİ seferi ile ulaşılabilinir (Bu seferler, sırasıyla;
11:55 ve 14:55'de Rumalikavağı iskelesine varırlar).
Dönüş saatleri de; 154:10 ve 17:10 olup,
sırasıyla; 16:30 ve 18:30'da Eminönü'nde gezi tamamlanır.
Şehirhatlarının; "Anadolukavağı-Rumelikavağı-Sarıyer"
arasında gün boyunca gerçekleştirdiği 7 ring seferiyle Anadolu yakasından,
10 dakika içinde geçiş yapılabilinir.
*Rumeli Kavağı'na ulaşım bilgisi wowturkey.com sitesinden alınmıştır.
Sahil olurda martı olmaz mı?
Oldukça fazla martı var ve sahilde olduğunuzu çığlıklarıyla size hiç unutturmuyorlar.
Altta ki resimleri çektiğim yerin adı: Havantepe.
Sahilde dolaşıp, yemek yedikten sonra dönüş yolunda keşfe çıkalım dedik ve
kendimizi bu muhteşem manzaranın olduğu yerde Havantepe'de bulduk.
Sahilden epeyce yukarıda ve bayaa yokuşu olan bir yoldan çıkıyorsunuz.
Biz arabayla çıktık ama akşam alışverişini yapan yada bir yerden dönen
ev hanımlarını ve semt sakinlerini, o yokuşları çıkarken gördükçe benim nefesim kesildi.
Bu muhteşem manzaranın bedeli de bu yokuşlar olsa gerek.
Havantepe'de çektiğim resimler biraz puslu.
Öğlen saatlerinde hava daha açıktı deniz net ve pırıl pırıldı.
Biz yukarıya çıkıncaya kadar İstanbul'un havası da değişip, ortalığı sis kapladı.
Manzaranın en ilginç tarafı, bugüne kadar İstanbul'un silüetini gösteren
çok resim gördüm ama bu açıdan hiç görmemiştim.
Biraz dikkatli bakarsanız altta ki resimde Şişli, Maslak ve Levent'teki gökdelenleri görebilirsiniz.
Bu şiirde tam buraya uygun, tepeye çıkar çıkmaz aklınızdan bu dizeler geçiyor.
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul Sade bir semtini sevmek bile bir ömre bedel Nice revnaklı şehirler görünür dünyada Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende kalan... Sana dün bir tepeden baktım aziz istanbul... Şiir;Yahya Kemal Beyatlı
Beste:Münir Nurettin Selçuk
Havantepe, havanın bu kadar puslu ve sisli olmadığı bir günde mutlaka çekim yapılması gereken bir yer.
Yeni bir gezide görüşmek üzere....
|
23 Ocak 2007 Salı
RUMELİ KAVAĞI ve BOĞAZ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazmak için;
Google hesabınız yoksa "Anonim" bölümünü işaretleyerek
yorumunuzu yazabilirsiniz.