Bugünkü bölümümüzde Sivas şehir merkezinde yer alan tarihi eserlerden Şifaiye Medresesi-İzzettin Keykavus Darüşşifası ile ilgili bilgileri ve resimleri bulabilirsiniz.
Şifaiye Medresesi Sivas şehir meydanında Buruciye medresesinin sol tarafında, Çifte Minareli medresenin ise tam önünde yer almaktadır.
Şifaiye medresesini meydanda ki diğer yapılardan ayıran en önemli özelliği I. İzzettin Keykavus türbesinin içinde yer almasıdır.
ŞİFAİYE MEDRESESİ (İZZETTİN KEYKAVUS DARÜŞŞİFASI);
Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus tarafından 1217
yılında şifahâne olarak yaptırılmıştır.
Dört eyvanlı olan medresenin bir eyvanı
türbe haline getirilmiştir.
Darüşşifa 48 x68 mebadında dikdörtgen planlı, tek katlı
kesme taştan yapılmıştır.
Orta avlulu ve revaklı olan medrese, portal ve arka duvarlar
boyunca uzanmaktadır.
Ana eyvanın yanında iki büyük salon bulunur.
Medrese
hücreleri beşik tonozla örtülü ve pencerelidir.
Portaldeki arslan ve boğa kabartması, ana eyvan
köşelerindeki madalyonlarda bulunan kadın ve erkek başı rölyefleri bu medresenin
belirgin özelliğini oluşturur.
Taş ve çini işçiliği ise ayrı bir önem arz etmektedir.
Taç kapısı
üzerindeki kitabesinden şifahanenin 1217 yılında Selçuklu Sultanı I. İzzeddin
Keykavus tarafından yaptırıldığını öğreniyoruz.
Taç kapısı cepheden daha ileriye taşkın durumdadır.
Kapı
kavsarası dokuz sıralı mukarnaslı olup yan yüzler geometrik ve yıldız motifleri
ile işlenmiştir.
Bu motifler, ışık-gölge tesirleri yaratacak görünümdedir.
Kapı
kemeri köşeliklerinde simetrik iki hayvan figürü görülmektedir.
Tahrip olmuş bu
hayvanlardan sağdakinin kuvveti sembolize eden bir aslan, soldakinin sıhhati
sembolize eden boğa figürü olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.
Bazı
kaynaklarda ise her ikisinin de aslan figürü olduğu yazılıdır.
Anadolu’daki Selçuklu Tıp sitelerinin ve hastanelerinin en büyük boyutlusudur.
Hastane, 1768 yılında çıkarılan bir fermanla medreseye çevrilmiş, I. Dünya Savaşı esnasında levazım ambarı olarak kullanılmıştır.
Genç yaşta hastalanan İzzeddin Keykâvus vasiyeti üzerine çok sevdiği Sivas’a ve yaptırdığı Şifaiye’deki türbeye getirilerek 1220 yılında defnedilmiştir.
I. İzzeddin Keykâvus bilgin, iyi huylu şair bir insandır.
Genç yaşta hastalanması sebebiyle tıbba ve hekimlere çok önem vermiştir.
III. Gıyaseddin Keyhüsrev, hocası Mecdüddin İshak, halası Gevher Nesibe, karısı Mengücekli Behramşah’ın kızı Selçuk Hatun’dur.
Selçuk Hatun için 100.000 kızıl altın başlık verilmiştir.
Binada taş, tuğla malzeme karışık olarak kullanılmıştır. Selçuklu yapılarında olduğu gibi taç kapı, pencere bordürlerinde, ana eyvan cephesinde Rumi tezyinata önem verilmiştir. Dikkatle incelendiğinde stilize çift başlı kartal ve kuş motifleri olduğu ortaya çıkar.
Ana eyvanın sağında ay sembolünün içinde örgülü saçları olan
bir hanım başı ve çevresinde “La-İlâhe İllallâh Muhammedün Resûlllâh”, altta
“Sûret-i Kamer” yazılıdır. Ana eyvanın solunda ise bir güneş sembolü ve ortada
bir erkek başı figürü, altta “Sûret-i Şems”
çevresinde “Lâ-İlâhe İllallâh Muhammedün Resûlullâh” yazısı yer
almaktadır. Bugün bu figürler tanınmayacak haldedir. Gerek taç kapı cephesi
gerek pencereler gerekse ana eyvan cephesi iç içe geçmiş yıldız biçiminde zarif
motiflerle kaplıdır.
1220 tarihli en eski vakfiyeye de sahip olan ve döneminde
tıp öğrenimi yapılması yanında hastane olarak da hizmet veren Şifaiye Medresesi
Selçuklu döneminin şaheserlerinden biridir.” (Hikmet Denizli, Sivas Tarihi ve
Anıtları, Sivas 1998, s. 83-91.)
Taç kapıdan sonra geçilen koridor, ikinci bir kapı ile
avlulu medreseye açılır.
İç kapının tam karşısındaki ana eyvanın hekimlere
ayrılmış muayenehane kısmı olduğu tahmin edilmektedir.
Girişin tam
karşısındaki sivri kemerli ana eyvanın iki yanında insan yüzü kabartmaları
bulunur.
Bir tarafta açları iki yanda örgülü bir kadın başı kabartması, diğer
tarafta çevresinden güneş ışınları çıkan sakallı bir erkek başı kabartması
vardır.
Her iki figürün çevresinde de kelime-i tevhid yazılı olup kadın
kabartmasının altında suret-i kamer, erkek kabartmasının altındaysa suret-i
şems yazılıdır.
*Ne yazık ki bu medresenin avlusu da cafelere kiralanmış.
Kalabalıktan, tentelerden, masalardan medresenin avlusunu tam anlamı ile göremiyorsunuz.
I. İZZETTİN KEYKAVUS TÜRBESİ;
Darü’ş-Şifa’nın güney eyvanı I. İzzeddin Keykavus’a türbe olarak ayrılmış ve inşa edilmiştir.
Türbe kareye yakın planlı olup ongen tuğla örgülü bir kasnağa sahip kubbe ile örtülü ve sivri külahlıdır.
Türbede 1220 yılında vefat eden I. İzzeddin Keykavus’un
sandukasından başka, hanedanına mensup on iki mezar sandukası daha yer
almaktadır.
Türbe cephesi, Selçuklu sanatının zengin çini süslemelerine
sahiptir. Süslemede geometrik geçmeler, yıldızlar, kûfi yazıları; mavi,
lacivert, firuze ve beyaz renkleri ile şifahanenin en önemli bölümünü
oluşturmaktadır.
Bu çini süslemeyi
yapanın sağ pencere üzerindeki alınlıkta yazılı olan “amel-i Ahmet bin Bekir-ül
Marendi” kaydından Ahbet bin Bekir-ül Marendi olduğu anlaşılmaktadır.
Türbe içinde on üç sanduka bulunmaktadır.
Sandukaların üzerleri
çinilerle kaplanmıştır.
Mihrap önündeki sanduka, I. İzzeddin Keykavus’a aittir.
Türbede sultanınkinden başka, eşi Selçuk Hatun ve hanedanın diğer
fertlerine ait olmak üzere irili ufaklı on iki sanduka daha vardır.
Türbe
cephesinin üstündeki on dört parça çini levhadan oluşan tek satırlık Arapça
celî sülüs çini kitâbede, İzzettin Keykavus'un kendi ağzından olduğu sanılan;
"Biz sarayların geniş mekânlarından, kabirlerin dar bölmelerine
getirildik. Vah! Ne yazık ki bu ölüm hadisesinde geçici olan dünyadan el çekip
ahirete göçüş, 617 yılı Şevval’in dördüncü günü gerçekleşti" anlamına
gelen bir yazı kuşağı yer alır.
Bu tarih onun ölümünü değil, kitabenin
yazıldığı tarihi gösterir; çünkü İzzeddin Keykavus 1220 yılı başlarında
ölmüştür.
Sol pencere üstündeki geometrik geçmeli panoda Arapça usta
kitâbesinde “Amel-i Ahmed bin Bedel el-Merendî.” (Merendli Bedel oğlu Ahmed’in
eseri.) yazar. Merendli Bedel oğlu Ahmed'in türbe çinilerini yapan sanatkârın
adı olduğu düşünülür.
Türbe kubbesi tuğla örgülüdür.
Türbe mihrabı giriş
aksındadır.
Mihrabın iki yanında birer pencere bulunmaktadır.
Mihrap dışa taşıntılı olmayıp geometrik yıldız motifleri ve
yazı ile süslenmiştir.
Mihrap nişi kavsarası beş sıra mukarnaslıdır.
Nişin iki
yanında sütunceler yer almaktadır.
Kavsaranın sivri kemerinde Tevbe suresi 18.
ayeti yazılıdır.
*Medresenin girişinde ve iç avlusunda çok sayıda hediyelik eşyacı ve gümüşçü yer alıyor.
Şifaiye medresesinin içinden Çifte Minareli medresenin minareleri görünüyor.
*Bu yazıda geçen bilgiler aşağıda ki kaynaklardan alınmıştır.
Kaynak-1
Kaynak-2
Şifaiye medresesinin kapısından bakınca bütün ihtişamı ve güzelliği ile Çifte Minareli medresenin minarelerini ve taç kapısını görebilirsiniz.
Çifte Minareli Medrese ile Şifaiye Medresesinin kapıları birbirine bakıyor, arasında sadece bir yol var.
Bir sonra ki yazı konumuz Çifte Minareli medrese üzerine olacak.
Görüşmek üzere....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazmak için;
Google hesabınız yoksa "Anonim" bölümünü işaretleyerek
yorumunuzu yazabilirsiniz.