Uzun yıllardır Gülhane parkına her gidişimde mutlaka Alay köşkünün de resimlerini çekerim.
Kütüphane olmadan önce içine girilecek bir uygulaması yoktu, yani içine girilmiyordu, kapalıydı.
Müze olduğu zaman böyle güzel ve tarihi bir eser daha halka kazandırıldığı için çok sevindim.
Bu bölümde Muhterem'le Geziye'nin ilk yıllarından itibaren hemen hemen her mevsimde çektiğim Alay Köşkü resimlerine de yer verdim.
Kütüphane ile ilgili yazıyı hazırlarken önceliği Alay köşkünün dış mekan çekimlerine ve tarihine verdim.
Daha sonra kütüphane ile ilgili bilgiler ve iç mekan resimlerine devam ettim.
ALAY KÖŞKÜ;
Fatih Sultan Mehmed'in Topkapı Sarayı'nı şehirden ayırmak
için yaptırdığı Sur-ı Sultani duvarının burcu üzerinde bulunan Alay
Köşkü,19.yy.'ın başlarında Batı Avrupa mimari biçimiyle yapılmıştır.
Taş konsollar
üzerinde çokgen planlı ve yedi cepheli, etrafı pencereli olan Köşk, büyük ve
tek bir salondan ibarettir. Arka ve yan taraflarına değişik büyüklükte hizmet
odaları eklenmiştir.
Saray bahçesinde geniş bir yükselti ile büyük sofaya
ulaşılan köşkün üzeri geniş saçaklı, soğan külah ile örtülüdür. İç kısmında bu
külah bir kubbe olarak görülmektedir.
Köşkün cephesi mermer levhalarla
kaplanmış olup, yedi penceresi ile bunların üzerinde siyah beyaz taşlardan
yayvan kemerler bulunmaktadır.
Topkapı Sarayı'nın
pencereleri İstanbul sokaklarına bakan tek yapısı olan Alay Köşkü, Padişahların
geçit yapan alayları izlemeleri amacı ile kullanılmıştır.
Osmanlı döneminde
ordu sefere çıktığı zaman, Alay Köşkü'nün pencere önünde Padişaha alay geçidi
düzenlenirdi. Ancak zamanla şenliklerin içeriği değişmiş ve Alay Köşkü doğum ve
evlilik törenlerinin yapıldığı ve esnafların padişahlara hediyeler sunduğu
mekân olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Alay Köşkü 1855
yılında Telgrafhane Nazırlığına makam binası olarak tahsis edilmiştir. Daha
sonra köşk uzun yıllar boş kalmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, Güzel
Sanatlar Birliği'ne tahsis edilen Köşk, bir süre Eminönü Halkevi'nin oyun
salonu olarak kullanılmış, 1938 yılında Topkapı Sarayı'na bağlanmıştır.
1926 yılında Güzel
Sanatlar Birliği'ne 1930'lu yılların ikinci yarısında edebiyat etkinliklerinin
gerçekleştirildiği Alay Köşkü, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onarımı
yaptırılarak, Türk Edebiyatının en önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın
adını taşıyan Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak düzenlenmiştir.
Alay Köşkünün Alemdar Caddesine bakan kısmı.
Ahmet Hamdi Tanpınar Kütüphanesi 12 Kasım 2011
yılında açıldı.
Kütüphanede 1.000’i aşkın yazar, 9.000 adet kitap mevcuttur.
Bunlar ;
. Kent kitapları,
. Bölge Yazarları
kitapları (Marmara Bölgesi)
. Kuram ve Estetik
kitapları
. Ödüllü Türkçe kitapları
. Ödüllü Nobel
kitapları
. TEDA (Türk Kültür,
Sanat ve Edebiyatı ile ilgili Eserlerin Türkçe Dışındaki Dillerde
Yayımlanmasına Destek Projesi) kitapları
. Tıpkı Basımlardan
seçki kitaplarıdır.
9000 kitap KOHA
Kütüphane otomasyon sistemine kayıtlıdır.
Ayrıca İstanbul’un dışında
Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, Çanakkale, Kocaeli, Sakarya ve Yalova illerinde
yaşamış yazarların yapıtları da yer almaktadır.
69 adet edebiyat alanında
süreli yayın gelmektedir.
Okuyucu bu kitaplardan ve dergilerden kütüphane
içinde faydalanabilmektedir.
Edebiyat müze kütüphanesinde 33 ayrı yazarın 100’ü
aşkın ayrı eşyası-belgesi vardır.
Etkinlikler periyodik olarak devam
etmektedir.
Etkinlikleri sosyal medyadan ve web sayfasından takip
edebilirsiniz.
Ulaşım:
T1 Kabataş-Bağcılar Tramvay Hattı ile Gülhane durağında inerek ulaşılabilir.
Adres:
Alemdar Mah. Gülhane Parkı içi, Alay Köşkü, 34112 Fatih,
İstanbul
E-Posta:
kutuphane3438@kultur.gov.tr
Kütüphanenin İnternet Adresi:
Kaynakça;
http://www.istanbulkulturturizm.gov.tr/TR,178940/ahmet-hamdi-tanpinar-edebiyat-muze-kutuphanesi.html
İlkbahar da Alay Köşkü.
Kış aylarında Alay Köşkü.
Kütüphaneye Gülhane parkının girişinde ki geniş bir rampadan çıkılarak ulaşılıyor.
Müzenin girişinde Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yahya Kemal Beyatlı'nın büstleri var.
AHMET HAMDİ TANPINAR;
Babası Antalya Kadısıyken emekli olan aslen Batumlu “Mızrakçıoğulları” ya da “Müftüzadeler” diye
tanınan aileden Hüseyin Fikri Efendi ile annesi, Trabzon’da “Kansızzadeler”
olarak tanınan aileden Deniz Yüzbaşı Ahmet Bey’in kızı Nesibe Hanımdır.
Ahmet
Hamdi’nin çocukluğu, babasının çeşitli Livalarda kadılık yaparak dolaşması
sonucu Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya’da geçti.
Önce İstanbul’da
Ravza-i Maarif İptidai Mektebi’nde başlayan ilköğrenimi, sonra Sinop ve Siirt
rüştiyelerinde sürdü. Yine Siirt’te Dominicain Rahiplerinin yönetimindeki
Fransız okulunda bir kadar okudu. Lise öğrenimine Vefa Lisesi’nde başladı
Kerkük ve Antalya Sultanilerinde tamamladı. Yüksek öğrenim için İstanbul’a
gelen Ahmet Hamdi önce yatılı olduğu için Baytar Mektebine yazıldı.
Ancak bir yıl okuduktan sonra Darülfünun Edebiyat
Fakültesine geçti, önce tarih sonra felsefe bölümüne devam etti.
Daha sonra yazılarından tanıdığı Yahya Kemal’in öğrencisi
olmak için edebiyat bölümünde öğrenim görmeye karar verdi.
Bu yıllarda batı
edebiyatı ve Baki, Nefi, Naili, Nedim ve Şeyh Galip’in şiirlerini tanıma
olanağı buldu. Şeyhi’nin “Hüsrev ve Şirin” mesnevisi üzerine hazırladığı tezle
üniversiteden mezun olan Ahmet Hamdi, aynı
yıl Erzurum Lisesi edebiyat öğretmenliğine atandı.
Sonra Konya, Ankara Gazi
Eğitim Enstitüsü ve İstanbul Kadıköy Lisesi Edebiyat öğretmenliğine atandı. Burada
Ahmet Haşim’in ölümü üzerine Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki sanat tarihi
hocalığına getirildi.(1933)Akademide ayrıca estetik ve mitoloji dersleri de
verdi. 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne yeni Türk Edebiyatı
profesörü olarak atandı(1939), ertesi yıl ise Kırklareli’nde topçu teğmeni
olarak eğitimini yaptı ve yeniden üniversiteye döndü. Maraş milletvekili
seçildi(1942-1946) .MEB Müfettişliği(1946-1948) ardından yeniden, ölümüne kadar
süren, edebiyat fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki profesörlüğüne ve
Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki hocalığı yürüttü.
İstanbul’da yaşama gözlerini yumdu. Rumelihisarı
Mezarlığı’nda Yahya Kemal’in mezarı yayında toprağa verildi. Tanpınar, Celal
Sahir’in yönettiği Altın Kitap Dergisi’nde yayımlanan Musul Akşamları adlı
şiiri ile edebiyat dünyasına ilk adımını attı.
Sonra şiirini, Dergâh, Milli
Mecmua, Hayat, Görüş, Varlık, Ağaç, Ülkü, İstanbul dergilerinde yayımladı. Şiir
yayımlamaya başladığı dönemde aruzun son, hecenin ilk ustaları gündemdeydi.
Bunun içinde heceyi seçti ama aruzun da müziğinden yararlandı.
Felsefeye
duyduğu ilgi, romanlarına da yansıdı. Romanların da en çok zamanı ele aldı.
Ayrıca roman kahramanlarının psikolojik anları, bilinçaltları, onun en çok
ilgilendiği konular oldu.
Romanları içinde de en ünlüsü Huzur’dur.
Huzur, 22
Şubat -2 Haziran 1948 tarihleri arasında önce Cumhuriyet gazetesinde tefrika
edildi, ertesi yıl kitaplaştı. Romanın ortaya koyduğu olay, 24 saat içinde
geçer ama geri dönüşlerle bu zaman genişler. Adının da çağrıştırdığı gibi,
Cumhuriyet aydınlarının huzuru bulma serüvenini iç gerçekten hareket ederek
bulmaya çalışır.
Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde de yine-insan
toplum ilişkisini irdeledi. Türkiye’nin uygarlık değiştirme yüzünden
karşılaşılan sorunlarını ele aldı. Sahnenin Dışındakiler, Milli Mücadele
yıllarının romanı oldu. Mahur Beste, acı bir aşk hikâyesinin klasik musiki
kalıplarıyla soyutlanmasıdır.
Ahmet Hamdi’nin bütün romanlarıyla birey-toplum
ilişkisi ele alındı. Yaşadığım gibi,
Edebiyat Üzerine Makaleler, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın iki ayrı deneme
kitabıdır. Beş şehir adını verdiği deneme kitabında Tanpınar, yaşadığı Ankara,
Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’u anlattı.
Bu şehirleri Türk kültürünün
aynası olarak nitelendirdi.
Ölümünden sonra derlenen Ahmet Hamdi Tanpınar’ın
Mektupları, çoğunlukla onun Ahmet Kutsi Tecer, Adalet Cimcoz, Mehmet Kaplan ve
Tarık Temel’e yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.
Ahmet Hamdi
Tanpınar’ın günlükleri, Günlüklerin Işığında Ahmet Hamdi Tanpınar’la baş başa
adı altında Prof. Dr. İnci Enginün ve Prof. Dr. Zeynep Kerman tarafından
yayımlanmıştır.
Yahya Kemal Beyatlı
Müzenin içinde Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Pamuk, Nazım Hikmet gibi yazarlara ayrılan özel bölümler var. Bazı yazarların büstleri de yine kendilerine ayrılan yerde yer alıyor.
Müzede ayrıca yazarların daktilo-gözlük-kalem-saat gibi şahsi eşyaları da sergileniyor.
NE İÇİNDEYİM ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi Tanpınar.
Şimdi sizi müzenin iç mekan resimleri ile baş başa bırakıyorum.
Türk edebiyatının bilinen bütün romanları ve edebi süreli yayınların güncel sayıları ve dergiler müzede yer alıyor.
Yazma Eserlerden Tıpkı Basımlar Seçkisi
Yeni bir gezi yazısında görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazmak için;
Google hesabınız yoksa "Anonim" bölümünü işaretleyerek
yorumunuzu yazabilirsiniz.