Ben 17 Nisan'da yaptığım küçük bir gezide çektiğim resimleri ancak yayına hazırlamaya ve yayınlamaya başladım.
O gün, güne Sultanahmet Meydanında ki Lale halısını ziyaret ederek başladım.
Lale halısına ait resimler 👉BURADA
Lale halısı Ayasofya'nın hemen önünde ki meydanda hazırlanmıştı.
Oradan çıktıktan sonra hemen aşağıya döndüm Alemdar Caddesi boyunca yürüyüp, Gülhane parkına girdim.
Cadde boyunca çektiğim resimleri de yine bu yazı da görebilirsiniz.
Alemdar Caddesinin üzerinde Yerebatan Sarnıcının çıkış kapısı var.
Yerebatan Sarnıcı ile ilgili daha önce yayınladığım yazı ve resimler 👉BURADA
Yolun karşısından yürüdüğünüz zaman bütün haşmeti ama restorasyona ihtiyacı olan hüzünlü hali ile Abud Efendi Konağını görebilirsiniz.
Benim önünden geçtiğim günlerde "Uzak Hafıza" isimli bir sergiye ev sahipliği yapıyormuş, hiç fark etmemişim.
Fark etseydim, haberim olsaydı mutlaka sergiyi ziyaret ederdim.
Not;
Arkasında ki yapı Bizans döneminden kalma bir yapıymış.
ABUD EFENDİ KONAĞI;
Yücel Kültür Vakfı’nın malı olan Abud Efendi Konağı bahçe ve
müştemilatları ile beraber 3243 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır.
1800'lerin sonunda ahşap olarak inşa edilen bu yapı
1930'larda dış cephesi rubitz tel üzerine sıva ve boya yapılarak bu günkü dış
görümünü kazanmıştır. Yapının girişinde belki de döneminin tek örneği
diyebileceğimiz renkli mermerden yapılmış muhteşem bir selsebil vardır.
Harem ve selam düzeninde inşa edilmiş tipik bir Osmanlı
mimari özelliğini taşıyan yapının içinde çift taraflı merdiven sistemi vardır. Yapının
mimarisini gölgede bırakacak kadar görkemli iç süslemeleri, tavan bezemeleri
devrinin en güzel örnekleri ile boy ölçüşebilecek düzeydedir.
Mukarnaslı tavan ve manzara resimleri ile 19. yüzyıldan bu
güne taşınan güzide örneklerden biridir. 1983 yılında Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından
koruması gerekli ikinci derece tarihi eser olarak tescil edilmiştir.
Tarihi Eminönü Yarımadası'nda Ayasofya' ya 70 metre mesafede
Yerebatan Sarnıcı'na komşu Gülhane ve Sultanahmet semtleri arasında kalan
kesimde bölgenin önemli ulaşım güzergahı durumundaki Alemdar (Tramvay Yolu)
Caddesi'ne arka taraftan da Salkım Söğüt ve Zeynep Sultan sokaklarına
cephelidir.
Bina dört ana ve bir çatı katından ibaret olup, birinci
kattan yandaki iki katlı hamam binasına bağlıdır. Şam Eşrafından olan Abud
Efendi'nin, Topkapı Sarayı'na yakın bu binada konuklarını ağırladığı
bilinmektedir. Bu dönemde konağa 3 masura (parmak) içme suyu bağlanmıştır. Bizans
dönemi kalıntıları ile çevrili olan binada, Bizans’ın ilk ve en önemli
yapılarından biri olan Chalkopteria-Hagia Manastırı kalıntılarının bir kısmının
bu ada parselinde olduğu tahmin edilmektedir.
Binanın altına 1939'da Türkiye'nin ilk kadın ve erkeğin
birlikte sinema izlediği kapalı sinema olan Alemdar Sineması kurulmuştur.
Bina, 1969'da kurulan vakfımıza 12.10.1972 tarihinde bağış
yolu ile devredilmiştir. 1978'de arka bahçeye kapalı spor salonu ilave
edilmiştir.
Bir dönem Yücel Dershanesi olarak kullanılmış, muhasebe,
dil, daktilo kursları verilmiş; vakfın sosyal ve kültürel faaliyetlerinden Kardeşlik
Kulübü ve diğer gençlik kulüplerine ev sahipliği yapmıştır.
Röleve, Restitisyon ve Restorasyon Projeleri Kültür
varlıkları koruma kurulundan (çok maksatlı kullanıma uygun olarak)
onaylatılmıştır.
Restorasyon maliyetleri için elektrik, statik, mekanik
projeleri tamamlanmış ve restorasyon keşif bedeli çıkarılarak vakıf
tarafından restorasyonu
gerçekleştirilecektir.
Tarihi Zeynep Sultan Camii restorasyondaydı.
Kabataş-Bağcılar tramvay hattı Sultanahmet-Gülhane-Sirkeci-Eminönü gibi turistik mekanların olduğu yerlerden geçiyor.
Ben Sultanahmet'e toplu taşıma ile gideceğim zaman genellikle bu tramvay hattını tercih ediyorum.
Zeynep Sultan Camisinin girişinde, Hamidiye Sebili diye bilinen Sultan I. Abdülhamid Sebili yer alıyor.
Sultan I. Abdülhamid Sebili;
Sultanahmet’te, Alemdar Mustafa Paşa Caddesi’nde, Gühane
Parkı’nın Soğukçeşme Kapı’sının
karşısında ve Zeynep Sultan Camisi’nin girişindedir. Banisi, Sultan
I.Abddülhamid’dir. Mimar Mehmed Tahir Ağa tarafından yapılmış, Asıl yeri burası
olmayıp, padişahın kendi adına Bahçekapı’da yaptırdığı külliyeye aittir. Yani
taşıma bir sebil olup, Şehremini (Belediye Başkanı) Cemil Topuzlu tarafından 1912-15
yıllarında atlı tramvay yolu için
caddeyi genişletmek amacıyla bir
takım yıkımlar yapmış, o sırada bu sebil ve çeşmeleri taşıtarak burada yeniden
kurdurmuştur. Bahçekapı’dan şimdi bulunduğu yere nakledilmiştir.
Tramvay yolunun kenarında, Sultanahmet’e çıkan yokuşun
başlangıç köşesindedir. Avrupa’da XVI. yüzyıl sonunda doğan bir sanat üslûbu
olan barok tarzının hakim olduğu sebil,
yuvarlak planlı olup, kubbesi kurşun kaplıdır. Her iki tarafında birer
çeşmesi vardır.
Mükemmel taş işçiliği olan sebil, çokgen planlı bir köşe
sebildir. Sütunlarla bölümlenmiş ve pencerelere mükemmel döküm şebekeler
yerleştirilmiştir. 210 x 120 m.ölçülerindeki şebekelerin her birinde, en altta
, dikdörtgen yedişer adet su verme aralığı bulunmaktadır. Sebilin üstü yuvarlak, kurşun kaplı bir
külahla örtülmüş, geniş ve güzel saçaklarla çeşmelerin de üzeri kapatılmıştır.
Sebilin her bölümünün üst kısmında kartuşlar içindeki on beyitlik kitabelerin
hattı Yesarizade Mehmed Efendi’ye, beyitler ise Şair Hayri’ye aittir. Ayrıca sebilin içinde
bulunan çeşme üzerinde de bir ayet ve küçük bir kitabe bulunmaktadır. Sebilin
bitişiğinde ve iki yanında bulunan çeşmeler silindir sütunlarla
sınırlandırılmış olup, cepheleri de barok
kabartmalarla süslenmiştir.
Hamidiye Sebili,
zengin profilli kornişleri, eğri yüzeyleri ve değişik motifleri ile
barokun yanı sıra rokoko üslup özellikleriyle de farklı bir çalışmanın ürünüdür.
Farklı hikayesi ile yanı başında bulunan Zeynep Sultan Camisi’ne zenginlik
katar. Günümüzde büfe olarak kullanılmaktadır.
Zeynep Sultan Camisinin restorasyonu 31 Ekim 2018 de bitecekmiş.
Bugünlerde (31 Mart-15 Mayıs) İstanbul'da, Tarihi Yarımada'da konusu "Senin Bir Sanatın Var" olan Yeditepe Bienali var.
Tarihi Yarımada da dolaştığınız zaman, özellikle tarihi ve turistik olan yerlerde Bienal için hazırlanan eserlerle karşılaşabiliyorsunuz.
1 tanesi ile Lale halısının olduğu kısımda karşılaştığım sergiye ait eserler Gülhane parkında daha çok karşıma çıktı.
Gülhane parkında ki eserler 2. bölümde yer alacak.
Üstte ki resimde gördüğünüz kapıdan girerek Gülhane parkına giriş yaptık.
Kapının hemen sol tarafında Alay Köşkünün içinde kurulan Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi yer alıyor.
Üstte ki resimde gördüğünüz tabelalar yeni hazırlanmış.
Sanırım orada bir kütüphane olduğunu pek çok kişi fark etmiyordu, dikkat çekmek için bu tabelalar hazırlanmış.
Ahmet Hamdi Tanpınar Müze Kütüphanesi ile ilgili hazırladığım bol resimli yazı 👉BURADA
Gülhane parkına her gidişimde mutlaka kütüphanenin önünden parka kuş bakışı bakıp, resimlerini çekerim.
Bu yıl Gülhane parkında yapılan değişikliklerden birisi, her yıl bu kısma yapılan lale deresinin olmamasıydı.
Onun yerine yine çiçeklerle peyzaj çalışması yapılmış.
Üst kısımlara ulaşmak için geniş bir yaya yolu yapılmış.
Atatürk heykeli bu geniş yaya yolunun tam ortasına konumlandırılmış.
Parkta, her baharda olduğu gibi bu baharda da çeşit çeşit laleler vardı.
Gülhane Parkı, Arkeoloji Müzesi ve Topkapı Sarayı ile bitişik olduğu için bu iki yapıya ait binalar Gülhane parkından görülebiliyor.
Gülhane Parkının Alay Köşkünün olduğu taraftaki giriş kapısının olduğu yönde Arkeoloji müzesine ait yapıları, Sarayburnu tarafında yer alan kapısının olduğu tarafta ise Topkapı Sarayına ait yapılar görünür.
Bu süs havuzu da yeni yapılan çalışmalardan birisi.
İstanbul Belediyesi, son yıllarda büyük parklara seyyar tuvalet ve mescit yerleştiriyor.
Tuvaletler her daim temiz, tuvaletlere turnikelere 1 lira atarak veya akbil basarak giriyorsunuz.
Akbil de yine 1 lira alıyor.
2. bölümde görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yazmak için;
Google hesabınız yoksa "Anonim" bölümünü işaretleyerek
yorumunuzu yazabilirsiniz.