13 Eylül 2019 Cuma

CİNCİ HAN (İÇ MEKAN)

Muhterem'le Geziye
Yaz aylarında araya giren tatil dönemi sebebi ile blog güncellemek, yeni yazı yazmak çok zor oluyor.
Tatile de çıkıldıysa yazı yazmak iyice güçleşiyor.
Şu anda tatil için şehir dışında olduğum için yayınlanmayı bekleyen yazılar epey birikti.
Fırsat buldukça resim düzenlemelerini yapıp, yazı hazırlamaya çalışıyorum ama İstanbul'da evde olduğum zamanki düzen olmuyor.
Bu olaya birde iyi tarafından bakarsak; bu yaz önce Kastamonu, daha sonra Amasra, sonra tekrar Safranbolu, bugünlerde de Sivas olmak üzere oldukça geniş bir gezi rotası oluştu.
Gezmek, yeni yerler keşfetmek-görmek, gezdiğim yerlerin yazısını yazma heyecanı bambaşka bir şey.
Tabii yazıyı yayına hazır hale getirmek gezmekten daha zor ve daha çok vakit alıyor.
Haziran ayında gerçekleştirdiğim Safranbolu gezisinin yazısını tamamlayamadan, Ağustos ayında tekrar Safranbolu'ya gittim.
Daha önce gitmediğim yerlerine giderek yazı konusunu biraz daha uzatmış oldum.
Fakat güzel bir gelişme oldu, ben daha önceki gidişimde Cinci Han'ın iç mekan fotoğraflarını çekmeye fırsat bulamamıştım.
Ağustos ayında gittiğimde bol bol iç mekanından fotoğraflar çektim.
Bu bölümde göreceğiniz fotoğraflar o güne ait.




Safranbolu tarihi yapılar
Cinci Han ile ilgili hazırladığım yazının 1. bölümü 👉BURADA 
Cinci Hamamı ile ilgili hazırladığım yazı 👉BURADA

Kervansaray
Cinci Han'ın giriş kapısı.
Eskiden hanın içinde gezmek için giriş ücreti alınıyormuş, benim gittiğim gün öyle bir uygulama yoktu. 
Ücretsiz olarak girdik, hem alt katı hemde üst katı dolaştık.
Cafesinde, piyasa fiyatlarına uygun çay ve kahve içtik. 

Cinci Han'ın mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne aitmiş.

Burası hanın üst katına giden merdivenler, resimlere önce üst kattan başlayacağım.
Not;
Bu yazıyı hazırlarken en önemli bilgi kaynağına, Sayın Sena Öksüz'ün hazırladığı yazıdan ulaştım.
Kendi blogunda yayınladığı yazıdan Han ile ilgili daha fazla resme ve yazının tam metnine ulaşabilirsiniz.
Sena Öksüz
Hacettepe Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü
Doktora Programı Dönem 2008 Bahar.

CİNCİ HAN HAKKINDA;
Cinci han döneminin en güzel örneklerinden biri ve belki de Safranbolu gibi tarihi ve turistik bir ilçenin içinde ve merkezde olduğundan oldukça iyi korunmuş bir yapıdır. 
Han 63 odalı olarak inşa edilmiş, ancak otele dönüştürüldüğünde tüm odalar kullanılamamıştır.

Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde olan Cinci Han’ın restorasyon kararı 1984 yılında alındı. Bu tarihten sonra Vakıfların yan kuruluşu olan Vakıf İnşaat A.Ş. bünyesinde kaldı. 2000 yılında tamamlanan temizleme çalışmaları sonucunda restorasyona hazır hale getirildi. 2000–2004 yılları arasında özel bir firma tarafından restorasyonu tamamlanan yapı, 2004 yılında, Cinci Han Otel adı altında 25 odalı bir otel olarak hizmete açıldı.
2002 yılından sonra oteli vakıflardan otel yapmak için devralan firma yetkilileri, restoratörleri ve mimarlarıyla beraber yeniden restorasyona başladı. Yenileme aşamasında, özelikle avlu taşları, odaların iç tasarımında kullanılan bazı malzemeler hakkında geçmişten kalan bilgiler olmadığından,17 yüzyılın Osmanlı dönemi mimarisi ve dönemin diğer yapılarında kullanılan malzemeler ve teknikler araştırıldı. Geniş araştırmalar ardından en uygun malzemeler seçilerek benzer yöntemlerle gerekli yerlere uygulandı.

Otelde han odaları büyüklüklerine göre çift kişilik tek yataklı ve tek kişilik çift yataklı olarak iki çeşittir. Ayrıca iç içe açılan iki odanın birleştirilmesiyle oluşan suit odalarda vardır. Buralarda pencerenin önüne gelen kısım sedir şeklinde yükseltilmiş- pencerelere Safranbolu’nun yöresel kumaşları üzerinde yöresel desenler işlenecek yapılmış perdeler asılmıştır. Odalarda bulunan aydınlatmak için mum ya da kandil konulmak üzere açılmış nişler günümüzde dekorasyon amaçlı kullanılmaktadır.

Burası Haseki Sultan salonuna açılan kapı. 

Cinci handa haseki sultan salonu
Haseki Sultan Salonu 

Üst kattan avluya bakış. 

Cinci Han'ın avlusu altında 200 tonluk bir su deposu vardır.
Bu su deposuna sular dağlardan geçmeli kanallarla taşınarak gelir.
Suyun fazlası hanın hemen yanı başındaki dereye aktarılır.
Bu depo sayesinde handa konaklayan yolcular ve hayvanlar asla su sıkıntı çekmezlerdi.
Avlu üzerinde bulunan havuz ve havuzun kenarlarında hayvanların su içmesi için yapılan kanallar günümüze pek zarara uğramadan gelmiştir. 


Hanın en büyük ve önemli odası Han ağası odasıdır.
Buraya ikinci kattan merdivenle ulaşılır. Diğer odalardan daha yüksektedir.
Ayrıca hanın giriş kapısının tam üzerindedir. Böylece gece gündüz hana giren çıkan kişiler rahatlıkla görülebilir. Ayrıca hanın girişinin üzerinde bulunan çıkmanın zemininde gizli bir kapak bulunur. Buradan eğer hana gece gelen ve girmek isteyen kişi beğenilmezse sıcak su ya da kızgın yağ döküldüğü söylenir. Günümüzde bu kapak üzerinde geniş bir sedir yer almaktadır.
En üst katta çatıda bekçi odası bulunmaktadır. Hanın dört duvarı yüksek ve kapısı demirden olduğu için hırsızlar içeri girmek için çatıyı kullanırlardı. Bu sebeple bekçi kapıda değil çatıda nöbet beklerdi.




Bundan sonraki resimlerimiz zemin kattan olacak.
Zemin katta cafe, hediyelik eşya satılan yerler mevcut.

Son yıllarda bu tarz maketlerden pek çok yerde görebilirsiniz.
Bu maketlerin en büyük özelliği bulunduğu yerin yöresel kıyafetlerine göre hazırlanması.

Cinci Han'ın avlusunda cafe hizmet veriyor.

bir bardak çay
Bir bardak çayın fiyatı (Ağustos 2019) 3,5 liraydı. 

cinci handa Türk kahvesi fiyatı
Türk kahvesi ise 10 Liraydı.
Kahve fincanı, su, şerbet ve lokum ile birlikte, tepsi ile beraber boş olarak masaya geliyor.
Kahve cezvede pişirildikten sonra masada sizin önünüzde fincana dolduruluyor.


Cinci Han hediyelik eşya bölümleri. 


Galeri ve Atölye 




 Burası zemin katta bulunan Develik Salonu'na giden koridor.

Develik Salonu eskiden Deve ahırı olarak kullanılıyormuş.
Cinci hanın en önemli özelliklerinden biri de çağının ötesinde bir mimari anlayışla derenin üzerine inşa edilen Deve ahırıdır.
Hanın girişinin sağ tarafını boydan boya kaplayan dikdörtgen şeklindeki ahır kısmı, kolonlarla derenin üzerinde yükseltilmiştir.
Hatta derenin kavisli akış güzergâhı bile korunmuştur.
Böylece ahırda barınan hayvanların pislikleri dereye rahatlıkla boşaltılabilmektedir.
Ayrıca han odalarının altından birleşen kanallar sayesinde insanların kanalizasyon atıkları da bu dereye boşaltılmaktadır.
Hanın 1645 yılında yapıldığı düşünüldüğünde, bu muhteşem detaylar hayranlık uyandırmaktadır.




 
Ahır şu anda büyük yemek salonu olarak hizmet vermektedir. 
Ahırın dikey dikdörtgensel pencere açıklıkları aynen korunmuş, duvarla aslına uygun olarak beyaz sıva ile boyanmıştır. 
Pencere açıklıklarının kalın duvarlarda prizmatik olarak genişlemektedir. 
Işığın doğrusal olarak yayıldığı dikkate alınarak minimum açıklıkta maksimum aydınlık sağlamak için kalın duvarlar beyaza boyanmıştır. 
Böylece ışık emilmeden olduğu gibi içeriye yansır. 
Her iki açıklığın arasında kalan mesafe o kadar düzgün hesaplanmıştır ki güneş ışığı olduğu sürece içeride karanlıkta kalan herhangi bir nokta yoktur. 
Ayrıca deve ahırının kolonlarında bulunan ve hayvanları bağlamak için kullanılan demir halkalar da olduğu gibi bırakılmıştır. 
Burada bulunan ve hayvanların bakıcılarının ısınmak için kullandıkları ocaklar ferforje demirler ile kapatılarak şömine olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca ahırın üzerinde, ikinci katta bulunan fil ayakları, kolonların yere bastığı nokta ahırın kemerlerinin kilit taşları üzerine gelmektedir.
Kemerlerin bu basınç karşısında dağılmasını önlemek için, hanın dışından payandalarla desteklemiştir. Bu şekilde han 363 yıldan beri sapa sağlam ayaktadır. Bu sistemde de restorasyon kısmında herhangi bir müdahale yapılmamış ve olduğu gibi bırakılmıştır.

Cinci Han'a ait gezimiz burada bitti. 

kervansaray giriş kapısı
 Yeni bölümde görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yazmak için;
Google hesabınız yoksa "Anonim" bölümünü işaretleyerek
yorumunuzu yazabilirsiniz.