Pazar günü, gündüz hava çok güzeldi ama ailece hiç dışarı çıkmadık, evde vakit geçirdik.
Akşam eşim Sultanahmet'e gitmeyi önerdi, seve seve kabul ettik.
Hemen çay demledim, termosa doldurdum.
Çayımız, atıştırmalıklarımız derken 20 dakikada hazırdık.
Sultanahmet'e daha öncede akşamları gidiyorduk.
Camilerin, meydanın, havuzun ışıklandırılmış halini görünce hemen resim çekmeye başlıyordum ama sonuç her zaman hüsranla sonuçlanıyordu.
Açık alanda gece çekimi yapmak tripot yoksa çok zor oluyor.
Makineyi hiç kıpırdatmadan tutmayı başarmak neredeyse imkansız.
Ya, nefes bile almadan resim çekeceksiniz yada makineyi bir yere yerleştirip, sarsıntısız durmasını sağlayacaksınız.
Baktım böyle olmuyor, 2 yıl önce kendime Sirkeci'den bir tripot aldım ama aile resimleri dışında kullanmak neredeyse hiç kısmet olmadı.
Pazar gecesi aklıma ilk gelen tripotla resim çekmek oldu.
Tripodum olmadan önce de bir kaç kere gece çekimi yapıp, blogumda yayınladım.
Birisini, yine Sultanahmet'te bir Ramazan günü akşam iftardan sonra çekmiştim.
Caminin mahyalarını çekebilmek için epey uğraşmıştım, üstelik Ramazan olduğu için inanılmaz bir kalabalık vardı.
Bakınız; Sultanahmet'te gece
Bir başka çekimi, 2 yıl önce Beykoz'da gittiğimiz bir düğünde yapmıştım.
Düğün salonunun terası ve muhteşem bir Boğaz manzarası vardı.
Gece olduğu için gece çekim modunu kullandım, yanımda tabi ki tripot yoktu bende sarsıntısız resim çekmek için terasın çevresini kaplayan demirlerden faydalanmıştım.
Makineyi demirin üzerine yerleştirip, otomatik çekim tuşuna basıp, makineyi sarsmadan resimleri çekmiştim.
Bakınız; Boğaziçi'nde Akşam
Bir de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı havai fişek gösterilerinin resimlerini çekmiştim.
Resimlerden memnun kalmayınca çektiğim videolardan görüntüler çekip, resim olarak kullanmıştım.
Bakınız; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı havai fişek gösterileri
*Resimler tripot kullanılarak çekilmiştir, medium boyutudur, daha büyük görmek için resimlerin üzerine tıklayın.
Dün akşam çektiğim resimler içinde en çok, üstte ki resmi beğendim.
Bu kapıdan karşıda ki Ayasofya'yı çekmeyi hep istemişimdir ama gündüz buralar çok kalabalık olduğu için istediğiniz gibi resim çekemiyorsunuz.
Akşamın ilerleyen saatlerinde meydan seyyar satıcılara ve turistlere kalıyor.
Meydanda ki ışıklar çok kuvvetli olduğu için resimlerde de çok parlıyor.
Eskiden havuzun ışıklandırması gayet basitti, şimdi ise Boğaz Köprüsünün sürekli değişen renkli ışıkları gibi rengarenk bir görünümü var.
Su mu fışkırıyor, ışık mı? belli değil : )
Dönüp dolaştım, resimlerimi çektim, şimdi mola zamanı : )
Saat 23'e doğru ısı iyice düştüğü için, termostaki sıcacık çay ile içimizi ısıtıp, biraz mola veriyoruz.
Tramvayın hızlı hareketi bu resimde çok güzel duracaktı ama tam o sırada mısırcı, arabası ile makinenin önünden geçti : (
Sultanahmet Meydanı'na gidipte Alman Çeşmesi'ni görüntülemeden olmaz.
Firuzağa Camii.
Saat 23.30'u gösterirken Sultanahmet Meydanı'ndan ayrıldık, Fındıklı'ya gittik.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerini izlemek için kullandığımız, havai fişek gösterileri için çok iyi bir konumda olan Fındıklı Parkı gecenin o saatinde oldukça ıssızdı.
Fındıklı Camii'nin ve büfenin ışıkları dışında hiç ışık yoktu.
Yeni bir gezi yazısında görüşmek üzere!...
muhterem hanım fotoğraflar ne adar muhteşem ellerinize tripotunuza sağlık:)
YanıtlaSilinanın orda olmak için ne kadar hayıflandım bilemezsiniz istanbul başka bir alem tadına doyulmaz.hergün sizden yeni tarifler almaya okadar alıştımki gecikince üzülüyorum.selametle kalın
tripod önemli bi faktör gerçekten.
YanıtlaSilçok hoş olmuş fotoğraflar..