Fakat kasra yakın olan giriş kapısının önü o kadar kalabalıktı ki içeri giremedik.
Bizde yandaki Koru sokağa saptık ve arabayı park edecek yer bulana kadar aşağıya gittik.
Meğer aşağıda Çubuklu korusunun başka bir giriş kapısı varmış.
Arabayı park edip, o kapıdan giriş yaptık.
Kapının girişinde şatoya benzeyen, ilginç mimarisi olan bir bina var.
Daha sonra korunun içinde ki rahat yürüyüş yolunu takip ederek Hıdiv Kasrının olduğu bölüme ulaştık.
Önceki yayınlarımda Hıdiv kasrı ve lalerle ilgili resimleri yayınladım.
Bugünkü bölümde aslen adı "Hıdiv İsmail Paşa Korusu" olan Çubuklu Korusundan resimler olacak.
“Çubuklu Korusu” olarak da bilinen Hidiv İsmail Paşa Korusu,
Çubuklu’da sahilden yamaca doğru yükselen yaklaşık 17 hektarlık alan üzerinde
kurulu bulunuyor ve bölgedeki yerleşimin Bizans dönemine dayandığı biliniyor.
Bizans kaynaklarında Aziz Aleksandır’ın kurduğu ve
“Akimitis” diye adlandırılan gece gündüz nöbetleşe ibadet eden bu yüzden de
“uykusuz” diye adlandırılan keşişlerin yaşadığı bir manastırdan söz
edilmektedir.
Aziz Aleksandır 430 da ölmüş ve buraya defnedilmiştir. Bu
koruluğun içinde Bizans devrine ait bazı su yolları sarnıç parçalarına
rastlanmaktadır.
Miri arazi olan koruluğun içindeki boş arazilerdeki bostanlar
sarayın sebze ihtiyacını karşıladığı gibi gelir de temin ediyordu. 18 inci
yüzyılın başlarında koru ve mesiresi İstanbul’un en gözde mesire yerlerinden
biri idi.
Abdülaziz (1861-1876)’in Mısır Hıdivi İsmail Paşa ile
ilişkileri son derece iyi idi. İstanbul’a gelen İsmail Paşa Emirgan’da satın
aldığı mülklerden başka önce Çubuklu sahilinde iki ahşap yalıyı satın aldı sonra
peyderpey genişleyerek tepeye doğru çıkan yamaçtaki bostan, bağ-bahçe türünden
arazileri satın alarak buraları ağaçlandırdı.
1907'de ise İsmail Paşa’nın oğlu Abbas Hilmi paşa babasından
kalan miras ile tamamıyla sahip olduğu arazinin üst platosuna “Hıdiv Kasrı”
dediğimiz malikânesini yaptırdı.
İtalyan mimarisinin hâkim olduğu bu görkemli binayı
ışıklandırmak için sahilde, yakın zamana kadar itfaiye’nin olduğu şimdi
boşaltılmış olan yerde bir elektrik fabrikası kurarak bütün koruyu çıkan yollar
da dâhil olmak üzere malikânesinin aydınlatılmasını sağladı.
Hıdiv ürettiği bu elektriği Çubuklu halkına da ücretsiz
olarak verdi. Bu sırada sarayda henüz elektrik yoktu.
Korunun bir bölümü bilhassa kasrın çevresi bir park halinde
tanzim edilmiş İsviçre ve Fransa’dan buraya dikilmek üzerde fidanlar
getirtilmiştir. Sahilden koru içinden yaklaşık 400 m. lik dar bir yolla
ulaşılıyordu.
Ana giriş kapısından kasıra kadar üç sıra halinde gümüşi ıhlamur
ve atkestanesi ağaçları ile kasrın çevresine porsuk ve fıstık çamları
dikilmişti. 1930'lu yıllara kadar Hıdiv ailesi tarafından kullanılan koru ve
kasır 3 Şubat 1937'de 60 000 lira bedelle Abbas Hilmi Paşa’nın vekili Şevket
Muhtar tarafından İstanbul Belediyesine satılmıştır.
Beyoğlu 5. inci noterinden
9.3.1937 de yapılan satış mukavelesini İstanbul belediye Başkanı Muhittin
Üstündağ ile Hıdiv ailesinin vekili Şevket Muhtar Katırcıoğlu imzalamışlardır.
Daha sonraki yıllarda korunun güney yamaçları da bir inşaat şirketine satılarak
kooperatif tarzında evler yapılmıştır.
Uzun yıllar bakımsız ve boş kalan kasır 1982'de Çelik
Gülersoy’un Genel Müdürü olduğu Türkiye Turing ve Otomobil Kurumuna Belediye
ile yapılan bir protokolle kiralanmıştı. 1,5 yıl kadar süren onarım ve korunun
tanzimini büyük bir uzman kadro ile gerçekleştiren Çelik Gülersoy korunun
bakımını da üslenmiş arada parke taşlı gezinti yolları ve etrafını da devrine
uygun ayaklı fenerler ile aydınlatılmasını sağlamıştır. Bu arada büyük bir
bahçıvan kadrosu ile zaman içinde bir cangıla dönmüş olan korudaki bütün yabani
sarmaşıklar temizlenmiş ve ağaçlar budanmıştır.
Tesisin açılışı 24 Temmuz 1984
Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından yapılmıştır. 1984'de ise İstanbul
Belediyesi kira sözleşmesini feshetmiş ve bu tarihten itibaren Kurum buradan
ayrılmış ve Belediyeye devredilmiştir.
17.2 Hektar alanındaki koru yapraklarını dökmeyen ağaç
türleri bakımından çok zengindir.
Korunun içinde fıstık ve karaçamlarla gruplar
halinde dikilmiş olan ehrami selviler, saplı meşe, yaz ıhlamuru, dişbudak,
yalancı akasya, Akdeniz defnesi, Trabzon hurması, kuşüvezi, erguvan, çitlembik,
porsuk ve Londra çınarı gibi ağaçlar korunun belli başlı ağaç türleridir.
Yola biraz dikkatli bakarsanız Ala Karga'yı görebilirsiniz.
Korunun içinde bir seyir terası var, hem Hidiv Kasrı'nı hem de Boğaz'ı seyredebiliyorsunuz.
Aşağıda ki videodan kısa bir görüntü izleyebilirsiniz.
Resimde daire içine alınmış yer, seyir terasının koru içinde ki yerini gösteriyor.
Korunun içinde Hıdiv Kasrı yer alıyor.
Bakınız; Hıdiv Kasrı
Bizim gittiğimiz günlerde Lale mevsimi devam ediyordu.
Lalelerin resmini görmek için, tıklayın.
Koru da çok sayıda Defne Ağacı var.
Ağaçların arasında bu yollarda yürümek hiç yormuyor, tam tersine insanı dinlendiriyor.
Yeni bir gezide görüşmek üzere...
Muhteşem bir yere benziyor. gideceğim mutlaka.
YanıtlaSilTavsiye ederim, mutlaka gidin.
Sil